Atalarımız, "Bir arap için bir Arabistan yakılmaz!' demişlerdir.Türk asıllı, ancak arap tabiyeli (Suudi vatandaşı) olan Merhum Cemal KAŞIKÇI'nın "hunharca" hem de Türkiye'de (İstanbul) öldürülmesinden sonra ilişkilerimizin gerginleştiği Suudi Arabistan ile münasebetlerimiz yeniden düzelmeye başladı.

Bu gelişmeler sonucu  sağlanan "ılımlı" ortamda bu ülke ile yapılan "siyasi, askeri ve ekonomik sahada çok kapsamlı işbirliğ anlaşmaları" yapıldı. Bu anlaşmaların  imza töreni için bugünlerde Suudi Veliaht prensi yurdumuzda bulunuyor.

Dünyanın geçirmekte olduğu ekonomik kriz döneminde bu anlaşmalar ülkemiz yararına çok önemli ve   "nefes aldırıcı"sonuçlar doğuracaktır..

Kaşıkçı Cinayeti yüzünden geçmişte yaşanan gerginliği, daha da fazla sürdürmenin iki ülke için de bir yararı yoktu.

Aile ve kabileler arasındaki "kan davalarını" bile SULH ile çözmeye çalışırken; devletler arasındaki sorunları "intikama" dönüştürmenin bir anlamı yoktur.

Bu konuda iktidarın eleştirilmesini de samimi değil, siyasi buluyorum. Devletimiz, adli inceleme ve araştırma yönüyle  üzerine düşeni yapmıştır. Daha fazlası, uluslararası koordinasyonla çözümlenmesi gereken bir konudur. Hiçbir ülkenin  yanaşmadığı böyle "netameli"  bir girişimin Türkiye'nin üzerine yıkılmaya çalışılması da siyasi bir plandır.

Ayrıca merhum Kaşıkçı da Türk asıllı olmasına rağmen sağlığında Suudi Arabistan'ı terk ederken Amerika'ya sığınmıştır. Türkiye'de öldürülmüş olması, biraz da  evlenme işlemleri için geldiği nişanlısının Türk olması ile ilgili olabilir.

Demek istediğim şu ki,  merhum KAŞIKÇI, adının ve soyunun Türk olası dışında Türkiye ile ilgili ciddi bir ilişkisi olan biri değildi. Böyle "faydasız"   bir aristokrat için, faydası olacak bir ülke ile soğukluğun sürekli sürdürülmesi ne kadar isabetlidir ?

Özetle, Türkiye bu konuda "bir arap için bir arabistanı yakmamakla" akıllı davranmış; oyuna gelmemiştir.

Tebrikler !

23.06 2922

Kemal CENGİZ
Emekli Müftü