"Arı Dil" efsanesiyle Türkçemizin bilhassa İslami kültürle bağlantılı olan arapça ve farsçadan güya arıtılmasına(!) çalışıldığı Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, "Türkçeleşmiş" olan bu iki dil kökenli birçok kelimeler dilimizden "maalesef" ayıklanmaya çalışılmıştır.
Bu kapsamda İstiklal Marşımıza da "Ulusal Düttürü" diyelim teklifinde bulunan "dilciler" olduğu söylenir.
Ancak "düttürü" tabiri ciddiyetten uzak bulunduğu için bu teklifin kabul görmediği de söylentiler arasındadır.
Bu ciddiyetsiz anlayışla ezanı da zorla Türkçeleştirmek istemişler ama "çok şükür" başarılı olamamışlardır.
Ne var ki, ezan düşmanlarının başaramadığı bu ciddiyetsizliği, ezan dostları(!) "yarım yamalak" okuyuşları ile başarıyorlar.
Yüce dinimizin "istiklal sesi" olan EZANLARI, kaidesiz-kuralsız eğip bükerek keyfine estiği ve kolayına geldiği şekilde kendince NAĞMELER yaparak okuyanlar, ezanı bozduklarının farkında bile değiller.
Bu nağme heveslilerine (bilhassa ezan için) böyle fırsatlar verilmemelidir. Ezanların güzel okunması için Diyanetimizce
Devlet kadrosuyla hususi "müezzinler" tayin ve tahsis edilmektedir. Camilerde minareler ve müezzin mahfelleri, böyle hevesli amatörlerin heveslerini "tatmin" yeri değildir. Resmi görevi, mesleki kalitesi ve kapasitesi olmadığı halde; ezan okumaya "çocukça" bir hevesle atılan bu hevesliler, esas görevlileri de bu konuda ısrarlı istekleri ile zor durumda bırakmaktadırlar. Aslında bunlar cemaat tarafından da tasvip görmemektedir.
Allah sözünün yüceltilmesi ve yükseltilmesi (İla-i kelimetullah) adına ezanların en yüksek ve mümkün olan en uzak noktalara kadar ulaştırılması dinimizin "ana hedeflerinden" biridir.
Sahabeden Ebu Said el-Hudri hazretleri oğluna, Evladım, kırlarda bile olsan ezan okurken sesini yükselt! Zira ben Allah resulünden dinledim ki,
" Okunan ezanı duyan cin, insan, taş-toprak (okunduğu yerde her ne varsa) hepsi, okuyan kimseye şahitlik eder buyurdu" (Buhari, 7548.; İbni Mace, 723) demiştir .
Peygamber efendimizin bu teşvikini dikkate alarak, müslümanlar, ezan seslerini mümkün olan en uzaklara ulaştırmak suretiyle hem duyabileceklerin sayısını arttırmak ve sahasını genişletmek hem de "ila-i kelimetullahı" yükseltmek için camilere MİNARELER yapmışlardır.
İslam'ın istiklal sesi olan ezanların yükseldiği bu minareler, mimari medeniyetimizde gelişe gelişe İslam'ın sembolü olmuştur.
Yeryüzünde yaşayan herkesin adıyla sanıyla tanındığı bir kimliği olduğu gibi; İslam dünyasında da her beldenin "müslüman kimliğini" minaresiyle belgeleyen bir camisi ve buradan "yüksek sesle haykırılan EZANI" vardır.
İstiklal marşımızın yazarı Merhum Mehmet Akif ERSOY,
marşımızda bu gerçeği şöyle dile getirmiştir :
"Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli. Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli."
Amiin, amiin, amiin !..
25.06 2022
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü