Din Adına Yetki Kullanmak
MAKALE
Paylaş
17.09.2022 23:21
6 yorum
1.365 okunma
Doç. Dr. Şemseddin Kırış

Bazı cümleler vardır içinde hakikat ile ilgili bir iddia bulunur, kulağa hoş gelir. Ancak muhteva tahlil edildiğinde farklı sonuçlar çıkabilir. Şu cümleler, tanıdık bir söylemdir: “Hiç kimse din adına kendini yetkili görmemelidir. Peygamberlerin dışında hiç kimse, din ile ilgili konularda kendini Allah’tan bir yetki almış görmemelidir.” İlk bakışta bu cümleler kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Peygamberin dışında hiç kimse kendini peygamber yerine koyabilir mi? Elbette ki bu yanlış olur. Gelin birde farklı bir açıdan konuya bakalım. Ümmetin sıkıntıları var, meseleleri var. Bu meseleler ile ilgili karar verilmesi gerekiyor. Bu kararlar nasıl alınacak? Bu kararları almak için Hz. Peygamber’in dirilmesini mi bekleyeceğiz? Ümmetin meseleleri ile ilgili bir âlimler heyetinin karar aldığını düşünelim. Şimdi bunlar “Allah adına yetki kullanmış” mı olacaklar, bunu diyebilir miyiz? Mesela Din İşleri Yüksek Kurulu bir şeyi karara bağlarken, din adına hareket etmiş olmuyorsa neye göre hareket etmiş oluyor? Ümmetin meselelerini halletmede yetkili ve ehil âlimler ne yapılması gerektiğine karar verebilmeli değil mi? Bu âlimlerin verdikleri karar da zaruri olarak “din adına” olmayacak mı? Herhangi bir Müslüman toplumun ihtiyaç anında “din adına” karar alabilmesi gerekmiyor mu?

Modern dünyada dinini korumaya çalışan Müslüman, ne isteyebilir ki? Çocuklarımıza helal kazanç kapıları istiyoruz. Onların hayırlı ve huzurlu yuva kurmalarını istiyoruz. Kurdukları yuvaların da sürmesini istiyoruz. Bütün bu meseleler ümmetin meseleleridir. Ümmetin bu meselelerine seküler devlet kurumları aracılığıyla çözüm bulmak bugünkü şartlarda mümkün değildir. Çocuklarımızın dinî geleceği açısından okullar güven vermiyor. Bu eğitim ve istihdam düzeni helal bir kazanç, helal bir hayat vaat etmiyor. Bu durumda nesillerimizin heba olmaması için birilerinin öne düşerek kararlar alması gerekiyor. Dindarlığımızı sonraki kuşaklarda da sürdürebilmemiz, eğitimle ilgili ciddi kararlar almamıza bağlı görünüyor.

Olaya farklı bir açıdan daha bakalım. Gazeteci, yazar Uğur Mumcu’nun (ö. 1993), sosyal medyada geniş yer tutan meşhur bir Türk vatandaşı tanımı vardır: “Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.” Devletin kendi insanının dinini, sadece gömülürken dikkate alması doğru mudur? Bu devlet, bu ülkede yaşayan insanların devletidir. Bu ülkede yaşayan insanların dini İslam’dır. Evlenme, boşanma gibi dinî boyutu da bulunan konularda vatandaşlarının dinini dikkate almazken devlet, acaba kendini nasıl bir “yetki” içinde görmektedir? Devlet bu tasarruflarda bulunurken Allah’tan bir yetki mi almıştır? Bir taraftan devletin dinimizin düzenini doğrudan etkileyecek konularda “Allah’tan yetki almış gibi” düzenleme yapmasını normal karşılayacaksınız. Diğer taraftan ümmetin meselelerine çözüm bulalım diye bir gurup Müslümanın bir araya gelmesini yadırgayacaksınız. Hatta bu tutumlarını, Allah’tan din adına “yetki alma” olarak değerlendireceksiniz. “Zamanın değişmesiyle hükümlerin de değişmesi kaçınılmazdır” diyeceksiniz. “Evlenme, boşanma, miras ve ticaret hukukunda Avrupa ülkelerinden çevrilen kanunların kullanılması tabii ve dînîdir” diyeceksiniz. Bunu söylerken din adına bir yetki almış olmuyor musunuz? Bu tasarruf din adına bir yetki kullanımıdır.

Hadiseye üçüncü bir pencereden daha bakacağız. Herhangi bir kimsenin vatan adına kendini yetkili görüp, milletin tüm fertlerini ilgilendiren kararlar alması ve bunu “vatan adına” yaptığını söylemesi ne kadar doğrudur? Biz, bu vatanda hayatını sürdüren insanlarız. Bu vatanla ilgili alınacak kararlarda bizim de hakkımız bulunmayacak mı? Biz Beyaz Türk değiliz. Anadolu’da doğmuşuz, Rumeli kökenli, varlıklı ve elit bir sınıfa da mensup değiliz. Buğday benizli veya esmer Türklerin bu vatanla ilgili alınan kararlarda hiç mi hakkı olmayacak? Din adına kendini tek yetkili görmek ne kadar yanlışsa, vatan adına kendini tek yetkili görmek de o kadar yanlış değil midir? Bu konuyu üç örnekle açıklayacağım. Beyaz Türkler hukuku değiştirdi, Müslümanların dini, yalnızca gömülürken dikkate alındı. Yapılan bütün tasarruflar vatan adına yapıldı. “Bunu yapmazsak vatan elden gider” denildi. Eğitim sisteminin programlanması yabancılara verildi. 1949 yılında ABD ile eğitim anlaşması imzalandı. Eğitimimiz yabancılara teslim edilirken, “bunu vatan için yapıyoruz” denildi. Eğitim yabancılara teslim edilmek yerine bu vatanın evlatlarına bırakılsaydı, vatan elden mi gidecekti? 1980 ihtilalindeki askerî yönetim çok önemli bir karar aldı ve uyguladı. Ne idi bu karar? Nüfus planlaması kararı idi. Bu programın tesirleri iki binli yıllarda açıkça görüldü, nüfus artış hızımız süratle düşmeye başladı. Şu an 1,7’ye kadar düştü. Öğrendiğimiz kadarıyla herhangi bir toplumun nüfus varlığını sürdürmesi 2,1’in altına düşmemesine bağlıdır. Ama biz bu hızla gidersek, yaşlılıkta Avrupa birliği ortalamasını yakalayacak görünüyoruz. Peki, bu kararı alanlar kimin adına aldılar? Vatan için bu kararı aldıklarını düşündüler. Din adına karar alıp dayatmak ne kadar yanlışsa, vatan adına karar alıp insanlara dayatmak da en az o kadar yanlış değil midir?

           Zaten bu ülkede ne yapılsa vatan adına yapılıyor. Dilimiz ve yazımız değiştirirken de vatan adına değiştirilmedi mi?

          Netice itibariyle şunu söylemek istiyoruz: Yanlış örnekler üzerinden “din adına yetki kullanımı” ile ilgili yorumda bulunanlar, başkalarını tenkide tabi tutmadan önce kendilerine bakmalıdır. ‘Dinin sahibi Allah Teâlâ’dır’ diye her dâim söyleriz. Allah Teâlâ kullarından bu dine sahip çıkmalarını şu âyetinde istemektedir: “Ey iman edenler Allah’a yardım ederseniz O da sizin ayaklarınızı bu dinde sabit kılar.” (Muhammed 47/7) Bir şeye sahip çıkmak onu dert edinmekle olur. “Din kendileri için dert olmaktan çıkmış olanlar”, “din kendileri için dert olanlarla” uğraşma yolunu tercih etmese daha iyi olur.

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Toplam 6 yorum yapıldı
Teşekkürler
Allah sizi her daim muvaffak eylesin.Bilgi birikimizden takdire şayan yazılarınız sayesinde faydalanıyoruz ve yazılarınız sayesinde fikir dünyamızı genişletiyoruz.
Yorum Ekleyen: Kerem KOÇ     24.09.2022 18:09:24
Kaleminize yüreğinize sağlık hocam
Bu devirde din adına yetki kullanmak ne kadar isabetli olur bilmiyorum. Bozulmamış hangi akıl hangi his ya da hangi kanun kural, hangi cemaat şu bozulmuş ve inkar dolu, batı düşüncesinin zihinleri ve fiileri sardığı, sünnetten uzaklaşmış şu zamanda tüm bunlardan arınmış şekilde kim nasıl yetki kullanabilir? Siyasetin dine şekil verdiği, maişet ve dünyevi ihtiyaçların derdi, felsefe ve modern hayat özentiliğinin revaçta olduğu şu zaman hangimize tesir etmemiş hangimizin düşüncesini ve bakışını değiştirmemiş? "Hayrun'nasi karni summe'llezine yelunehum summe'llezine yelunehum" Sahabe yetki kullandı tabiin yetki kullandı. Çünkü onların akılları hisleri kuran ve sünnetti.. Beraber olduklarında Hakkı konuşurlardı. Şimdiki zamanda ise aile ve arkraba sohbetleri içinde sadece dünyevi konular var. Siyaset var. Kimin ne kadar para kazandığı var. Durum böyleyken bu zamanın insanlarının içtihadları da onlarınki gibi olamıyor. Bir yerden üzerimize sirayet ediyor bu kokuşmuş asrın kokusu...
Yorum Ekleyen: İrem Özer     24.09.2022 11:26:44
Misafir
Allah razı olsun hocam
Yorum Ekleyen: Lütfi Yavuz     24.09.2022 08:32:43
Mükemmel
Allah muvaffak etsin inşallah. Çok önemli bir yara.
Yorum Ekleyen: Bengin     19.09.2022 19:11:22
Din Adına
Tebrik ederim.Dinine sahip çıkan dindar nesillerin yetişmesi için çaba sarfeden sizin gibi akademisyenlerden Allah razı olsun.
Yorum Ekleyen: Hüseyin Ayhan     18.09.2022 15:34:24
Alimler ve İlim adamlarının sorumluluğu
Din hiçbir kişi, kurum, cemaat ve şahsın tekelinde değildir. Devlet ve onun organları vatan adına değil toplum adına iş görürler. Allah adına yetki kullanma kavramı sorunlu bir kavramdır. Kur'an da Halife kavramı insan için kullanılmıştır. Varlık, insan ve tabiat ilişkilerinde insanın ilahi iradeye uygun davranma sorumluluğudur. Dinin mübelliği Sevgili peygamberimizin Risalet ve Nübüvvet görevini tamamladıktan sonra Müslümanların sorunlarının çözümlerini "Alimler Nebilerin varisleridir" işaretiyle açıklık getirmiştir.
Yorum Ekleyen: Ali AY     18.09.2022 14:40:07

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya