Depremin ilk gününde Sayın Cumhurbaşkanım sabah altı veya yedide seçime girmeye hak kazanmış tüm siyasi parti başkanlarını çağırıp bu bir milli meseledir, bunun şucusu bucusu olmaz deyip derhal deprem bölgesine gitseydiler bugün karşılaşacağımız kardeşlik manzarası gıpta edilen seviyede olurdu.
Cumhurbaşkanımızın refakatleri ile kurulacak emin insanlardan oluşacak heyetlerin "denetleyen, kontrol eden ve hesap verebilen yapılar şeklinde devreye girseydi karşılaşacağımız manzara göğsümüzü kabartacak boyutlarda olacaktı.
Depremin ilk günü sabah erkenden Ana Muhalefet Partisinin başkanı “deprem acımızdır. Yüreğimizde derin izler açmıştır” deyip Cumhurbaşkanımızın başkanlığında ortak kurulacak her çalışmada “depremzedelere yardım edeceğiz, el birliğiyle bu acının da üstesinden geleceğiz” deseydi bugün karşılaşacağımız manzara güzelliklerle dolacaktı.
Eğer Mecliste olanlar ve olmayan partiler depremin daha ilk saatlerinde birlik, beraberlik, yardımlaşma ruhuyla hareket edip; amasız, fakatsız çalışmaları başlatsaydılar Türk Milletinin ümidi artar, geleceği inşa etmede daha kolay bir yol ortaya çıkardı.
Eğer devletin kurumları, sivil tolum kuruluşları daha organize olabilseydiler, göçük altından daha çok insanımız kurtulur, milletçe birlik ve beraberliğimiz, kardeşleşme duygularımız zirve yapardı. Karşılaştığımız hoş olmayan manzaralarda ortaya çıkmazdı.
Eğer bozulan, sakatlanan toplumsal güven duygusu zedelenmeseydi deprem için yapılan bağışlar, yardımlar rahmet yağmuru gibi yağar milletçe insanımızın yaralarını daha kolay sarardık. Böylece dağınıklık ortadan kalkar, insanlar elbirliğiyle yıkılan binaları yeniden inşa ederlerdi.
Keşke bunlar yapılsaydı. Bunlar ne yazık ki olmadı. Olmadı. Yüreğim yandı, üzüntülerime üzüntü kattı.