(Halk filozofu İzzet Baba. Şehrin düşman işgaline uğradığı günlerde çıkar ortaya. Evi barkı, parası pulu yoktur. Sırtında kırk yamalı bir hırkası var. Uzun saçlı, uzun sakallı biri. Akşam oldu mu bulunduğu yerde yatar. Kimseye yük olmaz. Her insanın davetini kabul etmez. Gittiği evlerde de yemeklerin biriyle yetinir. Çok yemez. Misafir olduğu eve uğur getirdiğine inanılır. Onu herkes tanır ve sever.
Fransız’ların Maraş’a gelişine birkaç gün kalmıştır. İzzet Derviş insanların kalabalık olduğu yerlerde dolaşır. Gündüz vakti elinde fener Uzunoluk’tan aşağı doğru inmektedir. Sütçü İmam’ın dükkanının önünden geçerken)
Sütçü İmam: Derviş Baba, gel ikramda bulunayım.
İzzet Baba: Bir bardak süt, bir parça çörek ver de nefsimi körleyeyim.
(Deyip sandalyeye oturur. İzzet Baba süt içerken, Uzunoluk kalabalıklaşır.)
Sütçü İmam: İzzet Baba, bir bardak daha vereyim de karnını iyi doyur.
İzzet Baba: Bir nefse bir bardak bile çok. Nefsi azdırmayalım. Hastalıkların beşiği miğdedir. İlacı ise az yemektir. Sağlığa yeğni (hafif) miğde gerek. Bana müsaade et biraz dolaşayım. Sütçü İmam, gardaşım kalabalığın içinde yürekli adam arıyorum. Yakında Fransız ve Ermeni’lerle bir döğüş olacak. Döğüşe yiğit gerek.
Sütçü İmam: İzzet Baba,tekrar beklerim. Dükkanımın uğuru sensin. Baş tacısın.
İzzet Baba: Ya Allah, bismillah. Allah’ım şu insanlara yürek aklı ver. Hepimize aklımızın hayrını göster.
(İzzet Baba kalabalığın içinden geçerken el fenerini sallayarak bazılarına yaklaştırır.)
İzzet Baba:Ey ahali, adam arıyorum adam. Adam arıyorum adam. Fransız Maraş’a gelmek üzere göğüs göğüse dövüşecek adam arıyorum adam.
Kalabalıktan biri: İzzet Baba, gündüzün gözüne adam bulamadın mı?
İzzet Baba: Oğlum, her şapka giyene erkek, her poşu bağlayana da avrat denmez. Ben yürekli adam arıyorum adam.
(O ara Zengin Hallo’nun dükkanının önünden geçmektedir. Biraz yavaşlayıp avazının çıktığı kadar bağırır. )
İzzet Baba: Zengin, adam olmaz; adam olan zengin olmaz. Adam arıyorum adam. Zengin adam olmaz; adam zengin olmaz. Adam arıyorum adam. Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi…
(Boğazkesen Camisi’ne yaklaşınca sokakta ağlayan bir çocuğa rastlar.)
İzzet Baba: Ne derdin var yavrum?
Çocuk: Babam askerde. Evimizde odun yok üşüyorum. Tablada(Açma ekmek dolabı)ekmeğimiz de bitti. Anam çaresiz.
İzzet Baba: Gel yavrum, evini göster. Allah bir sahap gönderir inşallah.
(Evi öğrenen İzzet Baba, daha sonra evin ihtiyacını tedarik eder.
İzzet Baba, Boğazkesen Camisi’ni geçer, Kapalı Çarşı girişindeki insanlara tekrar seslenir.)
İzzet Baba: Zengin, adam olmaz; adam, zengin olmaz. Yürekli adam arıyorum adam. Adam arıyorum adam…
(Diyerek kalabalığa karışır.
Kalabalık caddeleri, sokakları gezerek Ermenilere, Fransızlara karşı savaşacak yiğitlere seslenmeye devam eder. Onun derdi savaşa çete toplarken, insanları da manen uyarmaktır.
Ermenilerin deli , pehlül zannettiği, kendisinden şüphelenilmeyen İzzet Baba, savaşta cepheler arası haberleşmeye de büyük katkı sağlamıştır.’’ Hatme var ahali!’’ diyerek halkı Ali Sezai Efendi’nin toplantılarına çağırır. Savaş sonrası birden ortalıktan kaybolur. Kim bilir, nereye gitmiştir?)