Allah’ın izniyle, yeryüzünde olan her şeye can veren, hayat veren su’dur.  Gökteki bulutlar arasından gelen yağmurla ölü zannettiğimiz toprak canlanır. Bitkiler, ağaçlar onunla ayakta kalır. O yağmuru yağdıran da Allah’tır. Suyun ana kaynağı yağmurdur. Her şey su ile hayat bulur.Suyun olmadığı yerde hayat durur. Bitkiler, ağaçlar, meyveler, bağlar, bahçeler her şey su ile canlanır. Onun ile canlılığını sürdürür. Susuz hayat olamaz. Allah dilerse yağmur yağar, yağmur yağmazsa  her şey yok olur. Yüce Rabbimiz Kur’anı Kerimde şöyle buyurur; 

‘’Eğer onlara gökyüzünden yağmur indirip, onunla öldükten sonra Yeryüzünü dirilten kimdir diye sorsan Allah’tır derler. Elhamdülillah de..Onların çoğu akıl etmezler’’ (Ankebut 29/63) 

Yine Rabbimiz ‘’Ey insan görmez misin ki Allah bulutları dilediği yöne sevkeder, sonra onları bir araya getirip üst üste yığar. İşte görüyorsun ki yağmur da onların arasından çıkıyor.’’(Nur24/39)

‘’Allah gökten bir yağmur indirdi ve onunla ölümünden sonra yeryüzüne yeniden hayat verdi. Şüphesiz bunda işiten bir kavim için delil vardır. (Nahl 16/65)  

“De ki gördün mü eğer suyunuz sabaha kadar çekilirse size bir kaynak suyu kim getirebilir? (Mülk 47/ 30)”

Bu ayetler ve benzerleri gösteriyor ki Her şeyi yoktan var eden Allah’tır. Onun dilemesiyle her şey canlanır, dilemezse her şey yok olur. Son zamanlarda yağmurlar yağmaz oldu, çaylar akmaz oldu, dereler kurudu, göllerin çoğu yok olmaya doğru gidiyor. Göl alanları kuru toprak bölgesine dönüştü. Asırlık Akşehir gölünün suları çekildi. Göller bölgesi karaya dönüşmeye başladı. Diğer göller de yağmursuzluktan dolayı tükenme, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. İşte bunlar yağmurların  yağmamasından dolayı oldu. Yağmur duaları yapılıyor, yer yer kurbanlar kesiliyor ama yine de yağmurlar yağmıyor. Topraklar, bitkiler suya hasret kalıyor. Düşünelim! neden böyle bir haldeyiz? Allah’ın verdiği aklı kullanalım. Kutsal kitabımız Kuranı Kerim’e göz atalım. Bu afetlerin elbette sebepleri vardır. Sebeplerinin de ne olduğunu Allah’ın kelamı kutsal kitabımız Kuranı Kerimden öğreniriz.

İşte Cenabı Allah : 

‘’Görmüyorlar mı ? Onlar her sene bir veya iki kerre (çeşitli belalarla )musibetlerle imtihana tabi tutuluyorlar, sonra tevbe etmiyorlar, nasihat de almıyorlar ‘’buyuruyor. (Tevbe 9/126) 

Burada musibete uğrayanların Allah ve Rasulünü tanımayan, iman etmeyen kafir ve münafıkların olduğu vurgulanıyor. Ve onlara deniliyor ki; İmana gelin, Hakka teslim olun, küfür bataklığından çıkın ki sizi dünyada musibetlerle, ahirette de cehennem azabı ile yargılamayım.  Bu ve benzeri ayetlerle Kafir ve münafıklar uyarılmıştır. Bu musibetler Müslüman ve Müslüman bölgelere de geliyor.  Kur’anı Kerimdeki yüzlerce ayette Müslüman oldukları halde Allah’ın emir ve yasaklarının bir çoğunu görmemezlikten, anlamamazlıktan gelen Müslümanlara da uyarılar var. Şöyle ki; Ey Müslümanlar ‘’başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle kazandıklarınızdır. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder’’ (Şura 42/ 30)

Ayetteki musibet: afet, sıkıntı, ceza gibi olaylar için kullanılan bir terimdir. Bir musibete uğrayan kimse Allah (CC) tarafından imtihan edilmekte veya işlediği bir kötülüğe karşı cezalandırmaktadır. Musibet kelimesi Kuran-ı Kerim’de bu iki anlamda kullanılmıştır. Allahü Teala kullarını ahirette  cezalandırılmamaları için, dünya hayatında bazı afet ve musibetlerle uyarmaktadır şöyle ki: insanlar bunlardan dersler alarak hatalarından dönsünler.  Günahlardan arınmış olarak Ahiret hayatına hazırlansınlar. Bizler Müslümanlar olarak sosyal hayatımıza şöyle bir baktığımızda Allah’ın koyduğu kural ve Kanunlara uygun olmayan uygulama ve yaşantıları görüyoruz. Bu musibetlerle   Allah ve Rasulüne savaş açmakla nitelendirilen faiz bataklığından çıkmamız isteniyor.  Fuhuş ve zina girdabından uzak kalmamız isteniyor Ki Kuranı Kerimde ‘’Müminlere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını korusunlar’’ (Nur 24/30) ‘’Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve namuslarını korusunlar ve ziynetlerini açmasınlar, ancak görünenler hariç…..’’ (Nur 24/31)

İlahi İkaz: Hayatınızın her alanında ibadetler başta olmak üzere  her türlü beşeri münasebetlerinizde Allah’ın koymuş olduğu kanun ve kurallara göre yaşayarak hayatınızı sürdürünüz. Bu musibetlerden dersler çıkararak ferdi hayatınızı, ailevi hayatınızı, ticari, kültürel ve siyasi alanlardaki işlerinizi Kur’an ve sünnete uygun hale getiriniz. Biz Müslümanlar olarak bu musibetler ve afetlerin bir ikaz olduğunu düşünerek hal ve hareketlerimizi, yaşantımızı düzenleyelim ki Dünya  hayatımız huzurlu, Ahiret hayatımız da azap ve cezadan uzak olsun ve cehennem azabından kurtulanlardan olalım.

Allah’a  emanet olunuz.