Muhsin İlyas Subaşı’nın yazdığı bu hikayenin kahramanı yazarımız Recep Uzun ve onun hocası Celal Kırca’dır. Bu hikayede Recep Uzun hocamızın İmam Hatip okulunda okuma serüveni anlatılmaktadır.
Şükrü ilçenin tek terzisiydi. Kafası çalışanbir adamdı ama okuyamamıştı. Babası onu terzi olsun diye Giresun’a gönderdi. Şükrü buradaki terzi ustasının yanında mesleği öğrenecekti. Terzi dükkânında ortalığı silip süpürerek işle başladı. Evvela elinin bu işe alıştırılması gerekiyordu. Başparmağı “u” şeklinde bağlanarak mesleğe ilk adımını atacaktı.
Fakir aile çocuğuydu, öğleyin ustasının yanında mevsimine göre ekmeklerine katık yapacak şeyleri yiyordu. Akşamleyin ise kaldığı kırık dökük bir kulübede çeyrek ekmek ve bir dilim peynir ya da helva ile uykunun serin koynuna kendisini bırakıyordu. Şükrü çocukluktan gençliğe burada yürüdü ve mesleği de öğrenerek askere gitti.
Orada yoksulluğun duygularını kemiren tepkisine cevabı, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle okuldan atılan ve günü gelince askere alınan koğuş arkadaşından aldı: “Şu subay taifesini görüyor musun? Bizi tekme tokat eğitip düşmana karşı canlı mermi olarak hazırlıyorlar. Biz karavanada yarı çiğ, yarı pişmiş fasulye, nohut, makarna yerken onlar evlerinde bal- kaymakla besleniyorlar.
Bak, aramızda zengin çocukları var, onlar karavanadan yemiyor, kantinde canlarının istediğini alıp yiyorlar. Sen hiç ömründe sucuk ekmek yedin mi? Bir defacık olsun hamburger yedin mi? Lahmacun nedir bilir misin? Bu adalet mi Şükrü? Onun için ben Komünist oldum. Komünizmi iktidara getirirsek, subay da bizimle karavanaya oturacak, bu zengin züppeleri de o saydıklarımı yiyemeyecek!”
Bunlar Şükrü’nün duymadığı şeylerdi, ama yaşadığı kötü ortama tepki açısından da duygularında destek buluyordu. ”Ben de komünist olacağım” diye içinden geçirdi. Askerlik süresi boyunca arkadaşı onu iyice eğitmiş ve bilgili bir militan olarak terhis olmasını sağlamıştı.
İlçesine döndüğünde ilk işi bir terzi dükkânı açmak oldu. Gençti, heyecanlıydı ve gözü karaydı, ilçenin gençleri boş zamanlarında işyerine geliyor ve Şükrü’nün propaganda telkini altında gün geçiriyorlardı. Şükrü, askerde öğrendiklerini bu defa çevresine anlatmaya başladı. Gençler için cazip şeylerdi bunlar; komünizm gelince hepsi zengin olacak, istedikleri kızla evlenecekler, devlet kendilerine iş ve para verecekti. Şükrü’nün çevresi bu telkinlerle genişledi ve ilçede sözü geçer adam haline geldi.