Bugünlerde yoğunlaşan algı operasyonlarının "sahte diploma" etiketli oluşuna aldanmamak gerekiyor.
Bu operasyon 11 Temmuz sonrasında PKK'nın temsili "silah bırakma" töreni ile eş zamanlı asimetrik operasyonlar silsilesinin bir parçası olarak kayıtlara geçti.
Eş zamanlı diyorum, çünkü aynı gün PKK'nın silah yakma törenini geride bırakarak büyük bir kırılma ve infiale sebebiyet verecek konvansiyonel bir eylem yapılması da planlandı.
Türkiye'nin "11 Eylül'ü" olarak etki ve kırılma yaratacak sosyolojik bir tezgah sahaya sürüldü.
Kimliği "Mesut Güçlü" olarak belirlenen şahsın Ayasofya'yı yakma girişimi son anda önlendi. Şahsın ismi ve nereli olduğu çokta önemli değil.
Mevzu bu şahıs üzerinden planlanan asimetrik ve konvansiyonel eylemler silsilesini kimlerin şekillendirdiği...
Konuya dair devletimiz her hususta olduğu gibi iç cephe tahkimatına engel teşkil edecek her hamle girişim ve oluşumdan mutlaka haberdar.
Gelişmeleri reel gözle izlediğinizde yanlış giden bir şeylerin tesadüfi olmayan girişimlerin analizini yapmak mümkün.
Orman yangınlarının onlarca farklı lokasyonlarda başlaması, PKK'nın 40 yıl sonra "silah bırakması", Ayasofya'nın yakılmak istenmesi ve hedeflenmesi, sahte diploma operasyonuna dair çökertilen çetenin karşı operasyon ile hükümete yansıtılması...
Evet böyle alt alta kamuoyuna mal olan gelişmeler silsilesi.
Temel hedef olarak iç cephe nezdinde hükümete dönük itibarsızlaştırma çalışması ve toplumsal fay hatlarının kırılıp, çarpıştırılmasını sadece "FETÖ'cü" taktiği olarak okumak saflık olur.
FETÖ ve benzeri örgütler ki bunların içinde Süleymancısı da var, farklı istihbarat örgütleri sistematik ve organize şekilde saldırı girişiminde bulunmuş ve bulunmaya devam ediyorlar.
Asimetrik savaşın iç cephedeki enstrümanları, işbirlikçileri ile hareket eden legal görünümlü illegal politikacıları, akademisyenleri, etki ajanı gazetecileri ve sosyal medya mühendisleri ile hükümeti diz çökmeye zorluyorlar.
Bunu başaramayacaklarını da biliyorlar.
Tek metod; farklılıkları aynı hedefe odaklayıp, güçsüz bırakma ve kontrollü kaos ortamının tesis edilmesi.
Güven algısının her manada imha edilmesi ve öfkeyi özgürlükle eşleştirme illüzyonunu geçerli kılmak.
Önümüzdeki günlerde Gazze ve Filistin'e dair terör devletleri ABD ve İsrail'in tamamen işgal ve ilhak etme girişimi için son hazırlıklar yapıldı.
Buna reddeden ve her mana da itiraz edip, bu oldu bittiye "sessiz kalınamayacağını" beyan eden tek ülke var; Türkiye...
Emperyalizmin ve Siyonizmin her cephede silah çektiği yerde Devletimiz de gerekli hazırlıkları yaptı ve yapmaya devam ediyor.
Mevzu ne İmamoğlu'nun sahte belgelerle sisteme entegre edilmesi, ne onun yolsuzlukları ve ne de sahte diploma operasyonu değildir.
Mevzu, iç cepheyi kontrol dışı bırakacak işgal girişiminin önünü açmaktır.
Siyonizmin ve emperyalizmin hedefi Gazze'den önce Türkiye'yi işgal etme hamlesinin vücud bulmuş halidir.
İmamoğlu ve onun etrafında kümelenen siyasal oluşum ya da uydu işgalcilerinin eylem ve hamlelerine baktığınızda devletimizin işgale her unsuru ile müdahale ettiğini görürsünüz.
Etki ajanları ve 5. Kol faaliyetleri ile meşgul olan bütün etiketleri takip edin.
Her unsurları ile sahadalar.
Bu sahayı onlara dar edecek "demir yumruk" geliyor!.