KURAN YETER Mİ?
Son günlerde sosyal medyalarda aydınlarımız, alimlerimiz sanki iki cepheye ayrılmış.
GÜNDEM
Paylaş
30.08.2025 12:42
275 okunma
Abdülkadir Karaman

Son günlerde sosyal medyalarda aydınlarımız, alimlerimiz sanki iki cepheye ayrılmış. Bazıları Kuran yeter diyormuş, bazıları da yetmez diyormuş. Peşinen söyleyelim; bu sorular da, her iki tez de bu haliyle yanlış:

Öncelikle ‘Kuran yeter’ diyenler, ‘Kurandan başka hiçbir şey okunmasın Kuran bütün soruların sorunların cevaplarını barındırıyor’ demiyorlar. ‘Kuran yetmez’ diyenlerin de ‘Kuran olmasa da olur, hadis ve rivayetler bize yeterlidir’ demedikleri gibi. Her iki taraf da birbirini anlamamakta veya anlamak istememekte ısrar ediyorlar. Her iki tezin doğruları ve yanlışları var. Bu konuda bizlerin ulaşabildiği doğruları ve tecrübeleri paylaşmak istiyorum:

Kuran Yeter mi?: Resulullah döneminde yaşasak, ayetlerin indiği ortamı ve toplum yaşamını tanısak, o dönemin Arapçasına vakıf olsak, bu soruya; ‘evet yeter’ diyebilirdik. Ancak bizim ve hatta günümüzdeki Arap toplumlarının, Kuranın indiği dönemdeki Arapçaya ve kültürüne vakıf olmaması sebebiyle öncelikle, Kuran’ın anlaşılmasında dil sorunumuz var. Dilleri Arapça olan günümüz Arap toplumları dahi Kuran’ın indiği dönem Arapçayı tam anlayamazlar. Çünkü dil yaşayan gelişen ve değişen bir araçtır. Aynı kelime muhtelif dönemlerde farklı anlamlara büründüğü gibi anlam kaymasına ve hatta aynı dili konuşan topluluklar arasında bile kelimelerin ses bakımından aynı, anlam bakımından farklı kullanıldığına şahidiz. Örneğin Türkçe konuşan bir Azeri ile Türkiye'de yaşıyan bir Türk, aynı kelimeye çok farklı anlamlar verebiliyor. Azeri lehçesinde; ‘erik’ Türkçe de; ‘şeftali’ demektir. Yine otobüsten inmek için bir Azeri ‘düşeyim’ der, biz ‘ineyim’ deriz. Zaman bakımından kelimelerin anlam değiştirmesine de Türkçeden örnek verirsek: ‘Araba’ sözcüğü Selçuklu döneminde atlı ve tahta tekerlekli, demir çemberli bir taşıt akla getirse de günümüz de otomobilleri aklımıza getiriyor. Sözcük aynı, ancak zamanla anlam değişikliğine uğruyor. İşte öncelikle Kuran’ı anlamamız için Kuran’ın indiği dönemin Arapçasını ve kelimelerin anlamlarını bilmemiz gerekiyor. Bu da bir ‘Arapça Sözlük’e ihtiyacınız var demektir. Bu sözlük; Kuran'ın indiği dönemin anlamdırmalarını ve kelimelerini, o dönemde o kelime ve kavramın hangi amaçlarla kullanıldığını bilmeyi gerektirir. Bunlara, 'Kadim Arapça sözlükler' dersek, Kuran dışında ilk ihtiyacımız; dili öğrenmek ve kelimelerin kadim anlamlarına vakıf olmak için sözlük kullanmaktır. Buna, bizim kadar, anadili Arapça olan toplumların ve alimlerin de ihtiyacı vardır. O halde Kuran’ı anlamanın birinci gereği;  dönem Arapçasını ve dönem sözlüğünü bilmektir. O zaman ikinci soru gelir: Hangi sözlük ? Bu konuda yazılmış bir çok eser var: İlk akla gelen iki kadim sözlük; İbn Manzûr LİSÂNÜ'l-ARAB'ı  ve Rağıb el-isfahani'nin el-Müfredat’ıdır. Bunları Kuranın anlaşılmasında şartlar ve engeller olarak ileri sürmüyoruz. Bunları bilmeyen biri de yazılmış mealleri karşılaştırmaları okuyarak Kuranı anlamaya çalışabilir ve çalışmalıdır da. Ancak sloganik yaklaşımlardan kaçınmalıdır. ‘Kuran Yeter’ diyenlerin bence vurgulamak istedikleri gerçek: Kuran dinin ana kaynağıdır, onunla iman eder onunla amel ederseniz doğru yoldasınız. Arapçanın aslı da grameri de sünnetin ve siyerin gerçeği de Kuran’da yazılıdır. Kuran’ın emir ve yasakları dinin temelidir.

İkinci karşıt gibi gözüken ‘Kuran Yetmez Hadisler de gerekidir’ diyenlerin görüşlerine gelince: Bu görüşün temel iddiası: Kuran tek başına yeterli olsaydı, Allah onu bir dağa taşa yazılı olarak indirir, bizde yapacaklarımızı oradan öğrenip dinin gereklerini yerine getirirdik, peygamberlere ihtiyaç kalmazdı! Bu iddia da doğrudur. Vahiyler hep peygamberler vasıtasıyla inmiş ve tebliğ edilmiştir. Kuran soyut bir yaşam kılavuzu değildir. Kuran yaşayan canlı insanlara ve toplumlara hayata uygulanmak ve örnek olmak için inmiştir. O halde onu hayata geçirecek önce kendisi yaşayacak ve topluma örneklik teşgil edecek insanlara ihtiyaç vardır ki onlar resullerdir. Kuranda Ahzab 21 de bu husus vurgulanmıştır. (33.21 - Andolsun Allâh'ın Elçisinde sizin için Allah'a ve âhiret gününe kavuşmaya inanan ve Allâh'ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.)

Ancak bu görüşte eksik vardır. Resulullahın örnekliği; yani Kuranı hayata uygulamasının da ana ilkeleri ve örnekleri de Kuranda zikredilmiştir. Onun ahlakı üstün bir ahlak olarak belirtilirken, ondan bolca örnekler de Kuranda verilmiştir. O zaman Nebiye atfedilen hadislere ihtiyaç yok mu? Bilindiği gibi Nebi Kuran dışında kendi sözlerinin kitaplaştırılmasına, yazılmasına sağlığında karşı çıkmıştı. Onu takip eden 4 halife de bu yasağı devam ettirmişlerdi. Halife Ömer bin Abdülaziz döneminde yani Nebiden 170 sene kadar sonra bu ilmin kaybolmaması için hadislerin yazılmasına resmen izin verilmiştir. Nebinin söylediği ileri sürülen sözleri (hadisleri) muhtelif alimlerce ayrı ayrı kitaplara geçirilmiştir. Bu kitaplar arasında farklar olduğu gibi aynı kitabın içinde çelişkili sözler de vardır. Bu sözlerin denetimi ve doğruluğu yazıldığı dönemde çok tartışmalara ve incelemelere sebeb olduğu gibi günümüzde de hala tartışılıyor. Ancak bu gün bilhassa Nebi’nin hayatı, siyeri ve tarihi olaylar için bu derlemelere ihtiyacımız var.Hatta sahih olmayan hadisler dahi o dönemde uydurulmuş olduklarından dil ve sözlük anlamında bize yardımcı olabilir. Cahiliye şiirlerinden Arapça anlam araştırması yapıldığı gibi bu uydurma rivayetlerden bile lugat anlamları araştırması yapılabilir. Ancak ne kadar araştırılırsa araştırılsın araya insan ve insani unsurlar girdiği için hata yapma ihtimaliniz her zaman var. Kuran ise Resulullah’ın sağlığında onun gözetiminde vahiy katiplerince yazıya geçirilerek saklandığı için kati kesin ve tahrife uğramamış kitaptır. Bu sebeble hadislerden(Nebinin söylediği iddia edilen)  Kurana aykırı olmamak kaydıyla siyer, tarih ve Nebinin Kuranı hayata uygulaması amacıyla istifade edilebilir, edilmelidir. Hadis savunucularının marjinal olanları hariç, hiçbirinin Kurana aykırı sözlerin Nebiye ait olduğunu, her hadisin doğru(sahih)  olduğunu iddia ettiklerini sanmıyorum. Onlar da Kuranı dinin ana kaynağı kabul ettiklerini, Nebiye atfedilen Kurana ve Allahın emirlerine aykırı hadisleri kabul etmediklerini söylemişlerdi. Bu gerçek kabul edildiğin de iki gurup arasında ki yanlış anlaşılmaların da kolaylıkla çözümleneceğini zannediyorum

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya