Uygurların bir atasözü var, duyduğumda çok etkilenmiştim: Kainatta adaletsizlik ilk kapıdan geri döner.
Hazreti Adem’den günümüze insanlar arasında, ne kin ve nefret, ne kavga, ne de savaşlar eksik olmamıştır.
İlahi dinler, peygamberler, filozoflar, kanaat önderleri, akil adamlar insanlar arasında sulhu, barışı ve bir arada yaşamayı tesis etmek için çaba göstermişlerdir.
Büyük devletlerin küçük devletleri işgal etmesi, bir imparatorluğun başka bir imparatorluğun topraklarına girmesi ya da Moğol istilası gibi dünyada büyük istilalar olmuş ve büyük sürümler meydana gelmiştir.
İmparatorluk kültüründe, Roma’da, Osmanlı’da, Timur imparatorluğunda ya da Abbasî hilafetinde yönetimin de, savaşın da, başka milletleri işgal etmenin de bir hukuku vardır.
Sömürgecilik dönemi ve modern çağ istilası, tarih boyunca hiçbir zulme, hiçbir istilaya benzemeyen sistematik bir zülüm ve köleleştirme sistemi getirdi.
Batılı sömürge devletlerinin bütün hikayesine eğilmek yerine, sadece Fransa’nın Afrika’da yaptıklarını biraz göz atabiliriz.
Modern bilimin gelişmesi, keşifler ve sanayileşmeden önce başka devletlerin durumu Avrupa ya da Asya devletleri birbirinden çok farklı değildi. Sömürge çağı öncelikli olarak baharat ticaretinden dolayı Asya ülkelerinden başladı. İngiltere, İspanya, Hollanda bütün Asya ülkelerini işgal ettiler.
Daha sonra sıra, Afrika’nın zengin maden ve petrol yataklarına, uranyum ve benzeri yer altı zenginliklerine geldi. Uzakdoğu seyahatlerinde ve sömürgelerde daha çok büyük tekneler kullanılıyordu. Afrika kıyı şeridinin suları sığ olduğu için büyük teknelerle ve gemilerle buraya yanaşılamıyordu. Yatay gemilerin ve teknelerin keşfedilmesi, yeni sömürgeciliğin de kapısını aralamış oldu.