“Dünyâ düzeni” diye bir kavramın hayâta geçmesinin bâzı şartları var. Bir defâ târihî verilerin işâret ettiği üzere, tek bir gücün kesin hâkimiyetine dayalı olarak dünyâ düzeninin kurulduğu vâkî değildir. Bunun için birbirini dengeye getirebilecek, kendi aralarında yenişememiş en az iki ana gücün varolmasına ihtiyaç vardır. Bu iki güç kendi peyk sistemlerini oluşturabilirler. Burada da blokların dengeli bir dağılımının olması gerekir. Bunlar asgârî şartlardır. Blokların kendi iç yapılarında da bir tutarlılık ve bütünlük olması gerekir. Bu yapılar, ekonomik,siyâsî, hukukî ve ideolojik yapılardır. Denge,ilk bakışta sistemik görülmemektedir. Sistem kavramı, kendi içinde unsurlarının tutarlı olmasını gerektirir. Burada sanki öyle bir şey yoktur. Denge zıtlıklardan oluşmaktadır. Bilhassa ideolojik yapısal farklılıklar bunu derinleştiriyor görünmektedir. Meselâ Soğuk Savaş dünyâsında, birbirinden kesin olarak ayrışan, siyah-beyaz bir dünyâ varmış intibâına varırız.Hâlbuki durum derinlerde hiç de öyle değildir. Aslında tek bir dünyâ mevcuttur. Buna Dünyâ Sistemi diyoruz. Zıtlığı çağrıştıran farklılıklar tamâmen yüzeydedir. Derinlikli bakıldığında sistem aşağıda kurulmaktadır. Bu kavrandığında yüzeydeki zıtlıkların derindeki sistemi yaşatmak için üretilmiş sunî zıtlıklar olduğunu da anlayabiliriz.
II.Umûmî Harp neticesinde kurulan dünyâ düzeni tam da yukarıdaki şartları karşılamaktaydı. Çözülmesi hayra alâmet olmadı. Aslında Sovyetleri çökerten kapitalizmin başarıları değil, onun da bir çeşitlemesi olduğu doğrudan krizleriydi. Ortada sosyalizm falan yoktu. Tam aksine, II.Umûmî Harp sonrasının hâkim ekonomipolitikasını vücudâ getiren, Keynescilik olarak târif edilen devletli ve devletçi kapitalizmin en katı çeşitlerinden birisi vardı. Sovyetlerin çöküşü aslında ,gûya ayakta kalanlar içinde bir kuvvetli bir mesajdı. Ama , “Hür Batı” bunu ne böyle gördü ne de değerlendirdi. Tam aksine çok yanlış ve kötü değerlendirdi. Yükselen Neocon hareketin gözü döndü ve gemi azıya aldı. Batı’nın ideolojik yapısı, parasal kaynakları ve askerî kapasitesini, onlara aşırı manâlar yükleyerek harekete geçirdi ve Tek Kutuplu Dünyâ hayâliyle sağa sola saldırmaya başladı.Dünyâyı bugünkü felâketlere sürükledi.