Performatif davranışlar, bireylerin otantik benliklerini ifade etmelerini engelliyor. Sürekli olarak beğeniler, yorumlar ve paylaşım sayılarıyla ölçülen bir değer sistemi içinde yaşamak, bireylerin gerçek anlamda kim olduklarını sorgulamalarını zorlaştırıyor. Bu durum, bireyler arasında bir "kimlik erozyonu" yaratırken, sosyal medya kullanıcılarının kendi değerlerini dış onaylarla tanımlama eğilimini artırıyor.
Nihilizm, yaşamın anlamının sorgulanması ve değerlerin yitimi olarak tanımlanabilir. Varoluş, anlam, değer ve ahlak gibi temel kavramların geçersiz olduğunu savunan bir felsefi akım olan Nihilizm Latince "nihil" (hiçlik) kelimesinden türemiştir ve köken olarak "hiçlik" veya "yokluk" anlayışını ifade eder. Nihilizme göre, hayatın herhangi bir anlamı, amacı veya değer temeli yoktur. Friedrich Nietzsche'nin çizdiği çerçeve, modern toplumların değer krizine işaret ederken, dijital çağda bu durumun yeni bir boyut kazandığı görülüyor. Sosyal medyanın hayatımızda merkezi bir yer edinmesiyle birlikte, insanların anlam arayışlarının yüzeyselleştiği ve toplumsal bağların zayıfladığı bir sürece tanıklık ediyoruz. Bu yazımızda, dijital nihilizmin sosyal medya özelinde nasıl ortaya çıktığını ve bunun bireyler ve toplumlar üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Sosyal medyada derinlikten yüzeyselliğe geçiş
Sosyal medya, iletişimde devrim yaratma potansiyeli taşıyan bir araç olarak hayatımıza girdi. İlk zamanlarda, bireylerin uzak mesafelerde bile hızlı ve etkili bir şekilde bağlantı kurmalarını sağladı. Ancak zaman içinde bu platformların dinamikleri değişti ve iletişimde derinlik yerine yüzeysellik ön plana çıktı. Bu durum, sosyal medya kullanımının bireylerin psikolojik ve sosyolojik yapıları üzerindeki etkilerini yeniden değerlendirme ihtiyacını doğurdu.