Sizin ve hocanız merhum Sabri Ülgener’in eserlerinde Orta-Çağ zihniyeti, ahlâkı ve ekonomisi gibi kavramlar geçiyor. Ne demek bu?
Rahmetli Ülgener Hocamız’ın iktisadi düşünce dünyamıza kazandırdığı kavramsal çerçevelerden biri de iktisat ahlâkı ve iktisat zihniyetidir. Ülgener 1933’de Türkiye’ye gelen Alman Hocalar vasıtasıyla, W. Sombart ve Max Weber düşüncesiyle tanıştı. Ülgener Hocanın eserlerinde ortaya koyduğu tarihi gerçek, içe kapanan, anti-madde davranış kalıbını temsilcisi ‘pasif – mütevekkil’ insan tipidir. Osmanlı asırlarında, rûhî ve manevî hayatı şekillendiren bu insandan en fazla şikayetçi olan kişi, Mehmed Âkif [Ersoy] Bey’dir. Max Weber’i hayran bırakabilecek şu dize onundur: «Değer mi koşmaya akşam, sabah, yalan dünya?»
Bu insan, manevî bir Osmanlı mirası olarak Cumhuriyetli yıllara intikal etti. Teşhis doğru idi. Ancak tedavi için meselenin doktrin tarafının inşası gerekmekteydi. İşte Ülgener, Webergil modeli Osmanlı asırlarına taşıdı. Weber, şunu söylüyordu: Dindar bir kimse [zâhid], rasyoneldir. Bu rasyonellik, İslamiyet’te, kozmik dengenin şaşmaz matematiğinden neş’et etmiştir. Şâyet, dinî emirleri bu hassasiyetle yerine getiren zâhid, bu rasyonelliği dünyaya taşırsa [inner worldly], ekonomik düzlemde rasyonel iktisadi birey ortaya çıkacaktır ki, o 17. yüzyıl itibariye, ‘Protestan ahlâkı’nın güdümünde, Hollanda – İngiltere ekseninde, Orta-çağlaşmaya son vermiştir. Aktif-riyâzetçi ideal tiplemesiyle rasyonel iktisadi birey, son üç asırdır dünyayı güdüyor.