İlk Müslüman Türk Devletleri" İsimli Eserden Özetle:
Harzemşahlar, Selçukluların ilk zamanlarında bu devlete bağlı müstakil bir vali gibi hareket eylediler.
Alâeddin Tekiş ise harzemşahlar Devleti'ni istiklaline kavuşturdu. Oğlu Alâeddin Muhammed Harzemşahlar devletini büyük bir imparatorluk durumuna ulaştırdı.
Harzemşahlar Devleti, Büyük Selçuklu Devleti'nin bir parçası olduğundan pek az farkla onun teşkilatını devlet idaresinde uyguladı.
Harzemşahlar'ın veraset usulü, saray teşkilatı ve teşrifat usulleri hemen hemen Selçuklular'ın aynı idi. Atsız'dan itibaren Harzemşahlar Alâeddin ünvanını benimsediler. Daha sonra "Sultan" ve "Sultan-ı Azam" lakapları ile Türkçe karşılığı "Uluğ Sultan" ünvanını kabul eylediler. Alâeddin Muhammed zamanında bu ünvanlarla da yetinmeyerek "İskender-i Sâni" ve "Sancar" lakaplarını kendilerine uygun gördüler.
Selçuklu sarayındaki gibi Harzemşahlar sarayında da Hâcip, Emîr-i âlem, Emîr-i âhur, Emîr-i şikâr ve Çaşnigir gibi yüksek memurlar vardı.
Hükümdarlık sülaleye mahsustu. Genel itibariyle hükümdarların büyük oğlu veliaht tayin eylenir babasının vefatı üzerine tahta otururdu.
Harzemşahlar, şehzadeleri küçük yaşlarda birer eyalette görevlendirilirlerdi. Yanlarında hükümdarın güvendiği kölelerden veya değerli devlet adamlarından bir Atabey bulundurulur, Atabey şehzade adına eyaletin idaresiyle ilgilenirdi.
Harzemşahlar devletinde de, Selçuklulardaki gibi divan vardı. Hemen hemen divanın vazifeleri ve üyeleri Selçuklular'ınkinin aynı idi. Devlet başkanından sonra idarede en nüfuslu adam vezirdi. Eğer Vezir Nizam'ül- Mülk ünvanının sahibiyse bazı önemli ayrıcalıklara da sahipti. Vezirlik mühürü de onda bulunurdu.
Harzemşahlar'da divanlar da Selçuklular'dakinin aynı idi. Bu divanlar, Divan-ı İnşa, Divan-ı Tuğra, Divan-ı Ariz, Divan-ı İstifa, Divan-ı İsraf v.b. idi.
Harzemşahlar'ın askeri teşkilatı da Büyük Selçuklular'ın aynısı idi. Fevkalede düzenli bir Harzemşahlar ordusunu Atsız kurdu. Alâeddin Tekiş ise bu orduyu Ortadoğu'nun en kuvvetli ordusu özelliğine kavuşturdu.
Ordu'nun çekirdeği tımarlı sipahiler idi. Erden başkomutana kadar herkesin bir dirliği vardı. Tımarlı sipahiler ve subaylar bu dirliklerden aldıkları vergilerle geçinirlerdi.
Harzemşahlar'da Tımarlı sipahilerden başka bir de Hassa ordusu vardı. Bu Ordu kölelerden müteşekkildi. Harzemşahlar bunlar sayesinde zaferler kazanmışlar, Müslümanlığı benimsemeyen birçok Türkleri bunların yardımıyla Müslüman eylemişler, yeni Müslüman Türk kabilelerinden de askerî birlikler kurmuşlar ve hassa ordusuna bağlamışlardır.
Bunlardan başka şehzadelerin, valilerin, kale muhafızlarının, sınırlarda yaşayan komutanların da askerî birlikleri vardı. Savaş halinde bunlar da askerleri ile sefere katılırlardı.
Harzemşahların o devre göre mükemmel silahları vardı.
Harzemşahlar'a dahil vilayet ve kasabalarda hukuk işlerine kadılar bakardı. Kadıların başlıca vazifeleri: evlenme ve boşanma işlerini, nafaka ve miras davalarını, mülkiyet davaları ve halk arasındaki ihtilafları çözüme kavuşturmaktı.
Kadıların mahiyetinde naip, katip, vekil gibi bu vazifeliler bulunurdu. Bunlar kararları sicil denilen defterlere yazarlar ve onları korurlardı. Kadıları tayin ve azleden baş kadı idi. Baş kadıya Akza'l-Kuzat denirdi.
Memleketin düzeni belli memurlar tarafından sağlanırdı. Kanunlara aykırı hareket eyleyenler bu memurlar tarafından cezalandırılırdı. Kadılar daha ziyade halk arasındaki davalara bakarlardı. Askerlerle ilgili ihtilafları ise mensubu bulundukları birliğin komutanları çözüme kavustururdu.
Harzemşahlar'da en çok benimsenen mezhep Hanefilik, Hanefilikten sonra ise Şafilikti. İmparatorluğun her tarafında medreselerde Hanefilik öğretiliyordu.
Selçuklu ve Harzemli hükümdarlar, Hanefi ve Şafii alimlerini fevkalade kıymetli görüyorlardı. Bu sayede bilginler devlet ve memleket işlerinde çok önemli bir nüfus kazandılar.
12. yüzyılda ise Harzemşahlar ülkesinde büyük sufiler yetişti.
Harzemşahlar ilim ve sanat hayatını da hakkıyla önemsediler. Ünlü Gürgenç şehri de dahil, Herat, Belh, Merv ve Nişapur gibi şehirleri geliştirip kalkındırdılar. Camiler, mescitler, medreseler ve kütüphaneler inşa eyleyerek ilim bakımından bir hayli ilerlediler.
Harzemşahlar devletinde prensler ve cümle devlet yetkilileri öğretmenlerine ve büyük bilginlere hakkıyla saygı gösterdiler. Sanatçıların ve bilginlerin maddî ve manevî durumlarını onları memnun eyleyecek şekilde düzenlediler. Bu sayede çok değerli bilginlerin yetişmesini sağladılar.
Harzemşahlar Türk Oğuz sülalesinden idi. Bunlar zamanında birçok göçebe Türkler İslamlığı benimsediler ve Harzemşahlar'ın buyrukları doğtultusunda çalıştılar.
Gerçi Arapça ve Farsçanın bu devlette önem kazandığı muhakkaktı. Lakin göçebeler, ordu ve sarayda yaşayanlar Türkçe konuşuyordu. Selçuklular zamanından beri gelişmesini sürdüren Türk edebiyatı, Harzemşahlar zamanında da gelişimini sürdürdü.
Türk dilinin Harzemşahlar zamanındaki ehemmiyetini gösteren diğer bir delil de Muhammed Bin Kays adlı yazarın Celâleddin Harzemşah'a sunduğu "Tibyan Lugat üt - Türk alâ lisan'el - Kanglı" isimli eserdir.
İlk Müslüman Türk devletlerinden Harzemşahlar devleti ve bu devletin yetkilileri, 1098 ile 1221 yıllarında İslâma, ilme, necip milletimize, ümmete, insanlığa birçok faydalı hizmetler gerçekleştirdiler.
Allah, cümlesinden razıdır inşallah.
Ozetleyen: Durdu Şahin