Kâinatın yaratılışı, galaksilerin oluşumu, yıldızların ortaya çıkışı, Güneş etrafında gezegenlerin zuhuru ve nihayet dünyamızın yeşil bitkilerle donatılması, denizlerde canlıların çoğalması ve yeryüzünün insanoğlunun hizmetine tahsis edilmesi için milyarlarca yıl geçti.
İnsanoğlu dünyaya geldikten sonra değişik evrelerden geçip avcı toplumuna, tarım toplumuna, sanayi toplumuna ve nihayet günümüzde bilgi toplumuna ulaştı.
Tarım toplumu için en önemli şey ekilip biçilebilen tarım arazileriydi. Bu araziler milyonlarca yılda oluşmuş insan için en değerli varlıktı.
Çukurova, Bafra ovası, Çarşamba ovası, Ergene ovası, Harran Ovası, Menderes, Çubuk ve Konya ovası Türk Milleti için muhteşem değerlerdi.
1950'lere kadar ekildiler, biçildiler.. Lakin sanayileşmeye bağlı olarak yanlış politikalar sonucu ne yazık ki tahribata uğradılar. Geldiğimiz yerde o güzelim tarım toprakları rant uğruna yok edilerek betonlaştırıldılar. Yani sadece İstanbul'a değil tüm ovalarımıza ihanet etmiş olduk.
Bu değişim ve dönüşümde ne yazık ki Erzurum Ovası da nasibini aldı. Birinci sınıf tarım arazisi olan Tortum yolunun batısından başlayan demir yolunun kuzeyinden Ilıcaya kadar uzanan bölge 1938 yılında büyük bölümü "Tohum Islah İstasyonuna" verilerek kaliteli tohum üretilmesi yapılırken özellikle 1995 sonrası betonlaştırılarak yok edildi.
Şıh Köyü, Dadaş Köy, Çiftlik köyü, Gez Köyü ve Yarımca köyüne kadar alanda özellikle buğday, arpa kısmen Çavdar ekilir ve Toprak Mahsulleri Ofisine satılırdı.
Ancak asıl tarif ettiğim bölgenin büyük kısmında ilkbahardan sonbahara kadar ekilen sebzeler şehrin en büyük ihtiyaç kaynağıydı. Pazı, ıspanak, soğan, şalgam, turp, tere, özellikle beyaz lahana bölge insanının besin kaynağı olmanın yanında aynı zamanda parasal gelir kaynağıydı. Özellikle Ekim ayında kamyonlar tarlalara yanaşır, lahanalar arabalara yüklenir başka illere satılırdı.
Yine bu tarlalarda patates ekilir, kışlık ihtiyaçlar sağlanırdı. Ya şeker pancarı ekimlerine ne denir. Köylü üreticiler tarafında şeker pancarı üretilir ve Ilıca Şeker Fabrikasına satılırdı.
Ne yazık ki 1980'lerden itibaren Tortum yolu batısında başlayan konutlaşma sonucu yüzlerce dönüm tarım arazisi yok edildi. İlerleyen yıllar Erzurum hava alanına kadar bölgedeki o güzelim tarım arazileri yok edilerek betonlarla dolduruldu... Doldurulmaya devam ediyor.
Birde Dadaş Kentimiz oldu. Özellikle 80 sonrası o güzelim birinci sınıf tarım arazilerinde uydu bir kent kuruldu. Uydu kente genişledikçe genişledi. Ne yazık ki her genişlemede tarım toprakları biraz daha betonla dolduruldu.
Yıllar önce bir konuşmasını dinlediğim Rahmetli Aykut Edibali Bey şöyle demişti: "Tarım arazileri üzerine bina yapmak cinayettir". Evet, üzgünüm bu cinayeti işlemeye devam ediyoruz.
Sonrada buğdayımız yetmiyor, arpamız ihtiyaca cevap vermiyor. Özellikle hayvanlara yem olarak verdiğimiz çavdar yetişmiyor....
Sonuç kolay; ithal et kurtul. İyi de paranız biterse, buğday aldığınız ülkeler satmaz ise ne olacak..
Eeee ... Artık birazda doğru düşünün, doğru iş yapın...
Yetmez mi?
a.zeynal@hotmail.com