Cenaze namazında hoca cemaate soruyor:
-“Merhum Süleyman amcaya hakkınızı helal ediyor musunuz?”
Cemaat:
-“Helal ediyoruz” diye sesleniyorlar. Hoca 3 kere soruyor. Üçünde de herkes hakkını helal ediyor.
Hoca bu sefer tabuta dönüyor. Hafif eğilerek:
-“Süleyman amca, bak herkes sana haklarını helal ediyor. Peki sen hakkını helal ediyor musun?”
Cevabı duyabilmek için kulağını iyice tabuta dayar. Ancak ses yoktur. Hoca bu durumu garip bulmuş gibi kafasını sallar. Sonra tekrar sorar:
-“Süleyman amcaaa! Bak herkes burada. Bunlara hakkını helal ediyor musun?”
Tekrar bir şey duymak istercesine kulağını tabuta dayar. Cemaat pür dikkat olayı seyretmektedir. Ancak imam gene bir ses duymadığı için 3. kez tekrar sorup tekrar dinler. Tabiatıyla cenaze konuşacak değildir. Nitekim yine bir cevap gelmez.
Hoca cemaate dönüp boynunu büker ve:
-“Süleyman amca hakkını helal ettiğini söylemedi. Hesabı öbür tarafa bıraktı herhal. Muhtemelen orada onunla işiniz çok.”

***
Sevgili okurlar. Geçen iki sanatçının sohbetine denk geldim sosyal medyada. Biri oldukça varlıklı. İmkanları geniş biri ki, diğeri ona soruyor:
-“Farz et ki ölüm döşeğindesin. Son nefesini vermek üzeresin. O an kazandığın onca malı mülkü nasıl kazandığını, çektiğin çileleri, ancak şimdi bir işe yaramadığı, onları kimlerin yiyip içeceği mi aklından geçer, yoksa deli gibi aşık olduğun kadından, aşkından ayrı kalmak üzere olduğun mu?”
Diğeri bağırarak:
-“Ulan ölüm döşeğindeyim, aşktan, paradan maldan, mülkten bana ne? Onlara mı ah-vah edeceğim? Orada bana ilk soracakları onlar değil ki? Kılmadığım namazları, zekâtları, oruçları düşünür onlara ah vah ederdim!”
Sevgili okurlarım.
Ölmeden önce görülmesi gereken 100 yer diye başlayan reklamlar vardır. Oralara gidip görünce:
-“Tamam. Artık hazırım. Ölebilirim.” mi diyecek insan?
Bir de genel bir sorudur:
-“Yarın akşam öleceğinizi bilseniz yani son 24 saatiniz kalmış olsa neler yapardınız?”
Sahi neler yapardınız?
-“Nasıl olsa öleceğim. Bir banka soyar, parasıyla ailemi güvenceye alırdım.”
-“Natenyahu’ya bir şekilde ulaşıp onu gebertir, dünyayı o pislikten kurtarırdım.”
-“24 saatte gidip gezebileceğim, daha önce görmediğim yerlere giderdim.”
-“Hayat sigortası yaptırıp çocuklarıma iyi bir tazminat sağlardım.
-“Eşimle çocuklarımla geçirirdim son anlarımı”
Bunun gibi yüzlerce cevapla karşılaştım. Sadece birkaçı:
-“Daha önce haklarımız geçmiş kişileri tek tek ziyaret edip helalleşir ve Allah’tan günahlarımı bağışlaması için dua ederdim.”
(Bunun için ölüm saatinizi bilmenize mi gerek var!)
***
Bir yaz aramızda oğlumun da olduğu bir grup kafa dengi arkadaşla bir haftalığına bir tatil köyüne yerleşmiştik. Sabahın köründe polis kapımıza dayandı. Arkadaşlarımızdan biri hakkında ticari bir dava sebebiyle yakalama kararı çıkmış. Ancak o arkadaş bizimle aynı odada değildi. Diğer grubun yandaydı. Başka odadaydı. Kendisini arayıp bilgi verince hemen odasından kaçıp, gözlük ve şapka ile de kamufle olup apar topar kalabalığa karıştı. Otel güvenliği de onun peşindeydi, polis de. 900 kişilik kalabalıkta onu bulmaları çok zordu. Akşama kadar zamanı da vardı. Zamanı iyi değerlendirmek için çok hızlı bir eğlence planı yaptık. Aqua parkından saunasına, jet ski ’sinden deniz muzuna, tekne paraşütüne kadar her türlü faaliyeti 12 saatin için sığdırdık. Akşam Orhan otelden ayrılıp Ankara’ya döndü. Biz 6 gün daha oradaydık. Ama o 12 saate sığdırdığımız eğlenceyi 6 günde hiçbirimiz yaşayamadık.
Bir insana ne kadar ömrü kaldığı bildirilse o bilgi çok muazzam ve çok değerli bir bilgidir. O kişi son anlarına kadar öyle ya da böyle o kısacık zamanı değerlendirmek için çabalar.
Peki öleceği hiç aklına gelmeyen bir insan için durum nedir? Ya da hakları üzerine çöreklendiği kişilerin aniden ölebileceği hiç aklına gelmeyen insan için durum nedir?
O yemeğe, haklar üzerine çökmeye, helalleşme namına kılını kıpırdatmadan süregelen hayatına devam eder. Kendi öldükten sonra mirasçıları, çocukları ağanın malını mülkünü güzelce paylaşırlar ve haklar üzerine çökülmüş malları yemeye onlar da devam eder. Öbür tarafta hangi biri neyi, nasıl geri ödeyecek?
Belki o sağlıklıdır. Kendine iyi bakar, kolay kolay ölmez. Ama ya haklarını yediği kişi hemen ölürse? Cenaze namazı sonrasında kendileri “Helal olsuuun!” dese de cenazeden “Benden yana da helal olsun” diyen bir sesin çıkmayacağını düşünemezler mi? Mevtanın yakınları mı onun alacaklarını helal edecek? O konuda vekalet mi vermiş rahmetli?
***
Kiracı olarak oturduğum sitede önceden gecekonduda oturuyorken müteahhitle anlaşıp 2 daire, 3 daire alanlar var. Birinde kendileri oturuyor, diğer dairelerini kiraya verip onunla geçiniyorlar. Adam işçi emeklisi. Hayatı boyunca sürünmüş. Ama şimdilerde en lüks araçlara biniyor, hanımına ve çocuklarına da birer araba alabiliyor. Bunlardan biri ile sohbet ettim. Zamanında gelip bu dağ başında devletin arazisine çöküp bi gecekondu yapmış…
Laf tam buraya gelmişken bir hikaye paylaşayım.
Çok sıcak bir günde bir deve bir ağaç gölgesi aramış. Güzel bir gölgelik bulmuş. Ancak orada da koyunlar gölgeyi tam tamına kaplamış. Hiçbir şekilde kendine yer yok. Aklına bir fikir gelmiş. Koyunlara:
-“Ey koyunlar. Bana sadece ayaklarımı koyabilecek küçük boşluklar verin. Ben ayakta dururum. Hem ben hem de benim altında duranlar gölgelenmiş olur. Kimse yerinden olmaz. Gölgeden hepimiz nasiplenmiş oluruz.”
Koyunlar fikre sıcak bakmışlar. Nasıl olsa gene gölgede uyuyacaklar. Değişen bir şey yok. Devenin ayaklarını koyabileceği kadar yer açmışlar. Böylece uzunca bir süre herkes gölgeden nasiplenmiş.
Ancak bir süre sonra deve yorulmuş. Poposuyla koyunları dürterek:
-“Ben yoruldum. Arka ayaklarımın üzerine oturacağım. Ancak ön ayaklarım gene aynı kalacak.” Deyip çökmüş. Koyunlar oflasa da puflasa da sabır çekip açılmak zorunda kalmışlar.
Bir süre sonra deve:
-“Benim ön ayaklarım da yoruldu. Çekilin altımdan da ezilmeyin” deyip çökmüş.
Gelelim bizim gecekonducu amcalarımıza.
Devletin arazisine yapılan gecekonduya devlet su hizmeti vermiş. Elektrik hizmeti vermiş. Seçimlerde oy alabilmek için tapu dağıtmış. Amcalar güzel güzel gölgeye yerleşmişler. Halen de o gölgede yükselen binalarda püfür püfür esen bahar rüzgarından nasipleniyorlar.
Ancak kazın ayağı bu tarafta öyle olsa da öbür tarafta öyle değil. Üzerine çöküp beleşten tapusunu aldığı daireler için kiminle helalleşecek. 85 milyon insanın hangi biri ile helalleşecek?
Tabi bu helalleşme telaşı ahiret inancı olan insanlar için geçerli. Hatta onların da çok çok azında var. Birçoğu sanıyorlar ki:
-“Gidince yan gelecekler cennetinde Mevla’nın”
Sevgili okurlarım. Bu hafta böyle denk geldi. Ben de bu konuda yazdım. Kimse üstüne alınıp da benimle helalleşmek için çırpınıp durmasın. Belki çırpınması gereken benimdir.
Bu arada Kurban Bayramı da yaklaşıyor. Ben şimdiden tebrik edeyim. Sonra ne olur, ne olmaz. Bu kadar yazdı etti, tebrik etmeden yazıyı bitirdi dersiniz. Hakkıma girersiniz.
Kalın sağlıcakla.
.jpg)