Medine istasyonuna yaklaşık iki kilometre kala efendimizin ruhaniyeti rahatsız olmasın diye tren raylarının altına keçe döşenmesi dünyada örneği olmayan bir zarafettir. İstisnasız bütün Osmanlı padişahlarının başındaki sarıkların ucunda da bir süpürge maskotu olurdu. Kendisini Harameyn-i Şerifeyn'in hadimi ve süpürgecisi olarak gördüklerini ima ederlerdi.

Bugün bütün dünyadaki Müslümanların belki de en çok karşılaştıkları temel soru içine düşmüş olduğumuz kör kuyudan nasıl kurtulacağımızdır. Özellikle de terör örgütü Siyonist İsrail'in inancımıza, dualarımıza, tarihi birikimimize ve varlığımıza rağmen neredeyse hiçbir engel ile karşılamadan ve tüm dünya Müslümanlarını da karşısına alarak yürüttüğü soykırım, ümmetin ne kadar kötü bir durumda olduğunun açık bir göstergesidir. Denilebilir ki İslam ümmeti, tarihin belki de hiçbir döneminde bu kadar olumsuz bir durumda olmamıştı.
Her zorluk döneminde İslam alimleri, içinde bulundukları olumsuzlukları aşmak ve kötü gidişatı durdurmak için neler yapılması gerektiğine kafa yormuştur ve yormaktalar. Bütün olumsuzluklara rağmen bugün de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Her hangi bir Müslümanın parmağına batan bir diken, diğer mümin kardeşlerinin de yüreğini sızlatır.
Günümüzdeki kötü gidişatın ve olumsuz durumun mazisi yeni değildir. 19.yüzyılda başlayan modernleşmenin dönüştürücü gücü her geçen gün daha büyük tahribatlara neden olarak devam ediyor.
Bu tarihlerde Hint Alt kıtasında başlayıp, Mısır, Türkiye ve Suriye coğrafyalarında filizlenen İhya hareketlerinin öncü alimleri iki konuya dikkat çektiler. Birincisi kutsal metinlere geri dönmek ve ikincisi de İslamın temel "toplumsal kurumsal yapılarını" yeniden canlandırmak.
Onların bu teorilerine karşı anti tezler üreten rakipleri (gavurlar) elindeki sınırsız güç ile derhal gerekli tedbirleri aldılar. Söz gelimi İslam ümmetinin evrensel misyonu olan adaletin asla Müslümanlarca tesis edilemeyeceğini söylediler. Adalet Batı medeniyetinin ta Roma'dan beri var olan temel bir meziyetidir denildi. Kişinin hayatının asıl gayesinin Allah'ın rızasını tahsil etmek olduğunu buyuran cihat, kafa kol kesme vahşeti olarak gösterildi. İslam ümmetinin bedensel bütünlüğünü temsil eden ve varlığını tahkim eden hilafet, İngiliz emperyalizminin bir aparatı olarak İngiliz işbirlikçileri tarafından lanse edildi.