Pazar günleri, muhterem okuyucularımızın görüş ve eleştirileri etrafında yaptığımız bir Hasbihal'e daha, sağlık-âfiyet üzere, hayırlı çalışmalar dileği ve selâmlarımızla başlıyoruz.
*İstanbul'dan Kerem Engin, 'Sudan'da, Darfur bölgesinde ve El-Faşir şehrinde cereyan ettiği anlaşılan iç savaş benzeri, sivil halktan on binlerce insanın katledildiği ve büyük katliâm yaşanmasını soruyor.
-Bu okuyucuya bu konuda söyleyecek söz bulamıyorum. Gazze trajedisi, kısmen de biraz yatışmış gibi gözükürken, şimdi üstelik de iki tarafın da Müslüman olduğu düşman güçlerin birbirini öldürürken, sivil kitleleri katliâm etmeleri durumuyla karşı karşıyayız. Yazık...
Darfur'da, -14 yıl önce öldürülen Muammer Gaddafî'nin nitelemesiyle-, 'deve otlaklarının paylaşılması' konusunda çıktığı söylenen ve sonra 'Can-Cavid denilen Arapçılık akımına bağlı 'silahlı milis cereyanı' mensuplarının, Darfur'un yerli halkına karşı üstünlük iddiasıyla tahrik ettiği bir düşmanlığın başka sebeplerle de olsa yeniden patlak verdiği anlaşılıyor.
150 sene öncelerde olduğu gibi yeni bir 'Mehdi'y-i Sûdanî' diye anılan ve (1965-1990 yılları arasında birkaç kez Başbakan da olan ve güvendiği generallerden Ömer el'Beşîr'in tertiplediği bir askerî darbe ile siyasî sahne dışına atılan merhum 'Sâdıq el'Mehdi'nin dedesi) Muhammed Ahmed bin Abdullah gibi birleştirici bir zatın ortaya çıkması gerekiyor galiba. 1880'lerde, Sûdan'da, İngiliz emperyalizmine karşı büyük bir özgürlük savaşı veren Mehdi'y-i Sûdanî' üzerine de ayrı bir yazı yazmak gerekiyor.
Biz sadece şu kadarını belirtelim ki, değil on binlerce çocuk, kadın ve diğer sivillerin öldürülmesi; 'Bir kişiyi bile haksız yere öldürenler, bütün insanlığı öldürmüş gibidirler.' diyen bir dine sahibiz; elhamdülillah... (Maide Sûresi, 32. âyet mealinden)