İnsan ve Medeniyet Hareketi bünyesinde bu yılın başında faaliyet göstermeye başlayan Beytül Hikme İslam Düşüncesi Enstitüsü’nün düzenlemiş olduğu “İslam Düşüncesinin Meseleleri” uluslar arası sempozyumu 14 Kasım’da başladı. Sempozyumda uluslar arası ve ulusal düzeyde 38 bilim insanı farklı konular üzerine bildiri sunacaklardır.
“Beytül Hikme” ismi konuya ilgi duyanlar için heyecan verici bir anlam taşıyor. Zira bu kurumda yapılan ilmi faaliyetler islam dünyası için de ciddi birikimleri ifade etmektedir. Tarihi misyonu da olan böyle bir ilim kurumunun “bugün” yeniden ve tam da ihtiyacımız olduğu bir dönemde yeniden ihyası bir ümidi beslemek anlamını da taşımaktadır.
Bilindiği üzere İslam dünyası Hz. Peygamber’in (SAV) irtihalinin ardından fetihlerle genişlemeye başladı. Bu açılmanın elbet önemli sonuçları vardı. Birincisi, farklı kültür, din ve inançlarla karşılaşmalar oldu. Karşılaşmalar her bir farklılığın kendisini bir diğerine anlatması anlamına gelmektedir. İkincisi, bu karşılaşmalar farklı kültür ve din arasında etkileşimleri birlikte getirmektedir. Üçüncüsü de, kendinizi anlatma zorunluluğu ister istemez felsefi dil kurmanızı da zorunlu kılmaktadır.
Beytül Hikme kurumu farklı inanç ve felsefi görüşlerden eserleri Arapçaya çevirmek ve aynı zamanda farklılıklarla temas neticesinde oluşan etkileşimde kendisini yeniden inşa etmek gibi bir zenginliği birlikte getirmiştir. Doğrusu İslam düşüncesi bu karşılaşmadan karlı çıkmıştır. Çünkü öncelikle kendisini zenginleştirmiş ve dinamikleştirmiştir.