“Atılan topları davul mu sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın
Yunan’a gideni gelir mi sandın
Eğil dağlar eğil üstünden aşam
Yeni talim çıkmış varam alışam.
Sirkeci’den bindim vapur içine
Vapur aldı gitti Yunan içine
Mevlâm fırsat verme Yunan piçine
Eğil dağlar eğil üstünden aşam
Yeni talim çıkmış varam alışam…”
*
Bu bir seferberlik türküsü…
1897’deki Yunan Harbi sırasında yakılmış.
Gazi Ethem Paşa’nın muzaffer ordusu Atina’ya doğru yürürken…
Bu türkü de, “Yemen Türküsü” “Çanakkale Türküsü” gibi hasreti, acıları ve kahramanlığı bünyesinde taşıyan millî ve tarihî bir anıt niteliğindedir.
Süleyman Nazif demiştir ki;
“Bu türkü,1897 Yunan Muharebesi sırasında bütün memleketin gönül tellerinden bir cereyan geçirmiştir.
Kur’a veya redif erlerinin köyünden kıtasına giderken omzunda torbası, geçtiği şimendifersiz, yolsuz, köprüsüz, geçit vermez dağlar karşısındaki keder ve boyun eğmişliğini pek kahramanca bir surette ortaya koyan bu saf mısra, erkan-ı harp muhtıralarından daha veciz ve manidardır.”
*
Milli şairimiz Yahya Kemal ise, bu türkünün ifade ettiği mânâyı kendine has üslûbuyla şu şekilde anlatmış:
“Türk Milleti bu türküyle, Arslan başlı Gazi Ethem Paşa’nın simasında eski heybetini bir daha gördü. Onun arkasından yürüdü. Fatih’in geçtiği Tesalya yollarından bir daha geçerek kaçan Yunan’ı Dömeke’ye kadar kovaladı; arkasından yetişemedi. Harp tarihine, Türk Ordusu’nun “Askeri bir gezintisi” diye geçen bu Tesalya harbi vatanın o buhranlı günlerinin büyük sevinci oldu. Uzun süre Anadolu ve Rumeli’nin her tarafında hep bu türkünün sesi işitildi.”
*
Bu türkünün konusuna gelince...
93 Harbinin yaraları hala tazedir.
Osmanlı sosyal, iktisadî, siyasî buhranlar içinde kıvranmaktadır.
Emperyalizmin piçi Yunan, her zamanki fırsatçılğıyla bu durumu kendi lehine kullanmak ister.
18 Nisan 1897’de ağababalarının fişteklemesiyle Osmanlıya saldırır.
Bunun üzerine, Ethem Paşa, Padişah Abdülhamid tarafından başkumandan tâyin olunur.
Zamanın büyük devletlerinden her an bir müdahale geleceğini bilen padişah, buna fırsat vermemesi için Ethem Paşa’dan yıldırım harbi yapmasını ister.
Bu emirle harekete geçen Ethem Paşa savaşın hemen başında Milano Muharebesini kazanır.
Sonra Yenişehir’i, 26 Nisanda da Tırhala’yı zapteder.
Yunan ordusu Dömeke’ye çekilerek yeni bir savunma hattı kurmaya çalışır.
Ethem Paşa fırsat vermez, Yunan’a orada kesin darbeyi indirir.
Ve Dömeke 17 Mayıs’ta düşer.
Daha önceden bu savunma hattını inceleyen Alman kurmayları, “Türk Ordusu bu hattı altı ayda geçemez…” diye rapor vermişlerdir.
Türk Ordusu, "Altı ayda geçemez” dedikleri bu hattı ve bu hattın en zorlusu olan Termopil Geçidi’ni yirmi dört saatte çiğner geçer.
Artık Atina gözükmüştür.
*
Ağlak Yunan…
Her zamanki yavşaklığıyla, yalvar yakar ağababalarına koşar.
Rus Çarı ve Avrupalı devletler Abdülhamid Hana başvurarak Ethem Paşa’nın durdurulmasını isterler. Onların bu müdahaleleri üzerine Padişah Ethem Paşa’ya ateşkes emri vermek zorunda kalır.
Cephede kazanılan, maalesef masada kaybedilir.
Böylece Yunan’ın kıçı bir kez daha kurtarılmış olur.
*
Bakıyorum da...
Şu günlerde Yunan yine kaşınıyor.
Bu tarihî vakayı o yüzden hatırladım.
Ve sizlere de hatırlatmak istedim.
Çünkü bu Yunan tarihten ders çıkarıp bir türlü akıllanmıyor.
ABD ve AB’nin fişteklemesiyle yine esip gürlemeye başladı.
Biri bu Yunan’a şu Türk atasözünü hatırlatsa iyi olur, diye düşünüyorum:
“Başkasının erkeliğine güvenip gerdeğe girilmez!”
*
Geçen salı Ertuğrulgazi pazarında idim.
Bir gurup ayaküstü Yunanistan’ın bu tutumunu tartışıyorlardı.
Fikir beyan etmeden bir süre izledim onları.
Tam yanlarından ayrılacağım sıra Emirdağlı bir hemşerim, gözleri çakmak çakmak, heyecanla kulağıma eğildi.
Özel bir derdini söyleyeceğini beklerken;
-Vali bey, dedi, bu Yunan gâvurunu biz ordumuz ve silahımız yokken bile tepelemedik mi? Mecbur kalırsak kazmayla kürekle bile yine tepelemesini biliriz evvelAllah!
Milletimizin sade bir evladının vatan millet sevgisi ve özgüvenini ifade eden bu davranışı içimi soğuttu.
Onu kucakladım.
*
Bu arada, “ Askerî uzmanlarca, Türkiye’nin gizli harekât planlarının FETÖ unsurlarınca Yunan’a verilmiş olabileceği değerlendirilmektedir.” şeklinde gözüme ilişen bir gazete haberi beni çok düşündürdü.
Hatta içimi acıttı.
Bir ihanet ve ajan teşkilatı olan kahrolası bu Fetö belasını bir kez daha lanetledim.
*
Belki tekrar olacak ama yine uyarmak istiyorum:
Böylesi zor zamanlarda, devletimizin bekası, vatan ve milletimizin birliği ve bütünlüğü, iktidarıyla, muhalefetiyle asla iç politika konusu yapılmamalı.
Yapanlar olursa, bu gaflet olmaktan çıkar…
Hatta ihanet olur!
Asırlık düşmanlarımıza karşı iç cepheyi sağlam tutmak için;
Bir olalım, iri olalım, diri olalım!
Lütfen…