Bu gün Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyaya kısa sürede yayılan, mart ayı başında da ülkemizde görülen Corona Virüs salgını tüm dünyayı bir anlamda esir aldı.
Doğal olarak bu virüse karşı yapılan mücadele için alınan tedbirler sonucu toplumsal hayatımız eğitim, İş hayatı, kamu, sosyal, kültürel alanlar, ekonomi, güvenlik gibi her alanda kısıtlandı. Bilhassa yaşlı insanlar bakımından hayat durdu. Diğer insanlar bakımından büyük sınırlamalarla karşı karşıyayız.
Ülkeler arası sınırlar kapatıldı. Şehirlerarası ulaşım sınırlandırıldı. Evlere giriş çıkışlara bir takım kurallar getirildi. Her eve kadar karantina var artık.
Topu, tüfeği, silahı, mermisi, füzesi, askeri olmayan, gözle görülmeyen ama herkesi dize getiren bu virüs gerçeği ile karşı karşıyayız.
İnsanlar hemen ölüm korkusu ile panik halinde, tehlike ise tüm dünyayı sarmış durumdadır.
Ülke yöneticileri, tüm devlet kurumları, sağlık bilim kuruluşları, bilim insanları virüse karşı aşı ve ilaç bulup üretme, virüs saldırısının yayılmaması ve önünün alınması için çareler, tedbirler almak gayretindeler. Tüm toplumun bu mücadelede sorumluluk alması için adeta seferberlik ilan edilmiş durumdadır. İşte dünya böyle bir gerçekle yüz yüze.
Virüsün Düşündürdükleri
Yaşanan bu felaketle ilgili başta bir kısım yazarlar, sosyal bilimciler, ilahiyatçılar, siyaset bilimciler, sağlık bilimleri alanında uzmanlar görsel ve yazılı basın ve medya organlarında görüş ve düşüncelerini toplumla paylaşmakta, insanları uyarmaktalar.
Bu virüs saldırısının öncesi ve sonrası itibariyle sebep ve sonuçları konusunda birçok şey söylenmiş ve tahliller yapılmış ise de, gerçeğe ulaşmak için henüz erken sayılır, ancak konuyla ilgili paylaşılan bazı tespitler de var.
-
Bazıları korona virüs saldırısının uluslararası hedefleri olan, yeni bir küresel dünya düzeni kurmak isteyen güçlerin yaptıkları bir biyolojik savaş olduğu, adına dünya savaşı deneceğini iddia ediyor.
-
Kimileri, insanlığın sosyal, kültürel, manevi, hukuki ve ahlaki anlamda değerlerini yitirmesi, azgınlaşması ile birlikte dünyanın ve hayatın fiziki, kimyasal, biyolojik, ekolojik dengesini bozması nedeniyle insanoğluna Allah’ın bir gazabıdır, diye yorum yapıyor.
Kim nereden bakarsa baksın, öncelikle insanoğlunun kendi elleri ile yaptığı ve sonuçlarına katlanacağı tüm efelenmesine ve kibrine rağmen dize getirdiği /geldiği bir virüs gerçeği var.
Bunun için illa da topa, tüfeğe, silaha, mermiye, ekonomik, teknolojik, bilimsel vb. güce ihtiyaç olmadığı, İnsanı terbiye için bazen bir ses, yer sarsıntısı, sel, tusunami, çekirge, rüzgâr, virüs, acizliğini göstermek için yettiğidir.
Diğer taraftan ise ekonomik, siyasi, kültürel, dini, mezhebi, etnik, nüfuz alanı oluşturmak uğruna yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanın açlığına, yoksulluğuna, göçüne, ölümüne yol açan insan denen mahlûkun, tehlikenin kendisine yöneldiğinde felaketi gidermek için gösterdiği tavra, gayrete ve paniğine şahit olmaktayız.
Yapmamız Gerekenler
-
Vakayı olduğu gibi görerek, ne hafife almalı ve ne de paniğe kapılmalıyız,
-
Bilim kuruluşları ve ilim adamları virüse karşı ilaç ve aşı gibi çare üretmeli,
-
Hastalığın yayılmaması için gerekli tıbbi, sosyal, kültürel, ahlaki, güvenlik tedbirleri geliştirilerek, diğer insanlarla paylaşılmalı,
-
Devletin aldığı tedbirlere toplum ve birey olarak saygı gösterip, uyulmalı,
-
Bütün bunlardan sonra sabır, tevekkül, teslimiyetle –ölümün de – bir takdir, kader olduğunu kabullenmeliyiz.
-
Diğer taraftan evlere kapanmalıyız. Ama TV programlarında dolaşarak zaman öldürmeden, bir tarzda evdekilerle cebelleşmeden. Bu olayı Allah’ın bir imtihanı olduğu bilinciyle, korona virüs tehlikesiyle evde geçirme durumunda olduğumuz zamanı iyiliğe, hayra, merhamete ve rahmete nasıl dönüştürebileceğimizi, değerlendireceğimizi düşünmeliyiz.
-
Birtakım güçler bu virüs saldırısını, kurmak istedikleri yenidünya düzeni için bir biyolojik savaş aleti olarak kullanıyorsa; inşallah ülkemiz, insanlık kısa zamanda bu tehlikeyi atlatır, ama bunun sonunda bir şey olmamış gibi hayata devam yerine, daha insani, medeni, adalet, hukuk, ahlak ve ilme dayalı bir siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, bilimsel hayatı tesis edebiliriz.
-
Bu dönemi barış, kardeşlik, birlik, saygı, sevgi, hoşgörü dilini geliştirerek, müzakere, kültürüne, tevhid inancına, ahlakına dayalı inşa edeceğimiz Medeniyet tasavvurunu düşünerek, tefekkür ederek, hayata geçirmenin yollarını aramak zeminini oluşturmak için değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.
-
Evde kalalım ama evdeki zamanımızı doğru değerlendirerek, hayatın hızlı akışı içinde evde ihmal ettiğimiz işlere, hane halkına, çocuk ve torunlarımıza da zaman ayırmak gibi görelim.
Bu vesileyle virüsle savaşta hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı dilerken hasta yatan kardeşlerimize de acil şifalar dileriz. Ayrıca ve özellikle bu virüsle mücadelede çaba gösteren sağlık çalışanlarına ve herkese teşekkür eder selam saygılarımızı sunarız.
Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler.
Hayrullah BAŞER
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı