Hayat insanın önüne muhteşem ve harika nitelikte heyecanlar ve fırsatlar sunmaktadır. Önümüze çıkan bu muhteşem fırsatların ve imkanların akışına kendimizi bırakmak, hayatı işlevsel ve verimli bir şekilde yaşamamızı sağlayabilir. Hayatın akışına kendini bırakan insan, yeryüzünde ve doğada yalnız değildir. Elimizde insanlığın derin birikimini ve bilgisini barındıran felsefe, sanat, bilim, edebiyat, mitoloji, siyaset, kültür birikimi bulunmaktadır.Hayat, bize hiçbir şeyi durup dururken vermemektedir. Hayatın önümüze çıkardığı fırsatları ve imkanları almamız, koparmamız ve yaşamamız gerekmektedir. Hayata asılmayı ve almayı bilmek lazımdır. Beklemeden, ertelemeden ve harcamadan almayı, içselleştrmeyi, tecrübeselleştirmeyi ve üretmeyi becermek önemlidir. Bedenimiz ve ruhumuz birlikte güçlenmeli, birbirini beslemeli ve gelişmelidir. Beden ve ruh zayıfladıktan ve çöktükten sonra hayatın önümüze çıkardığı imkanlara ve fırsatlara asılmak ve onları almak mümkün olmayabilir. Hayat, harekettir. Birey, hareket etmeden ve harekete geçmeden, onun için hiç kimsenin harekete geçmesi ve hayatı onun adına yaşaması mümkün değildir.
Hayata evet demek, insanın kendisini bulmasının tek yoludur. İnsanın kendi dışında, üstünde ve ötesinde olduğu vehmedilen kurgulara evet deyip, kendisine, hayata ve doğaya hayır demesi, insanı köleleştirmekte, köreltmekte ve mühürlemektedir. Aklını, duygularını, düşüncelerini, bilişini ve tutkularını hayata açmayan, insan, doğa ve hayat üçlüsünün dışındaki sahteliklere hayır demeyen bir anlayışın hayata evet demesi, desteklemesi, takdir ve tasdik etmesi mümkün değildir. İnsanın kendini araması, hayatı tasdik etmesiyle başlar.