Tecrübeliler sahada mıyız?
--Bireysel ve toplumsal bilinç uyandırma amaçlı, fikir ve düşüncelerini nesillere aktararak, İslam davasının misyonunu benimsemiş, İslami dönüşüme öncülük ve önderlik edecekleri yetiştirerek, bayrağı onlara teslim etme çalışmalarını disipline etmeyi amaçlamak her mü'minin temel görevidir.
--Birikim sahibi olanlar, tecrübelerinin, yarınlara aktarılması ve İslami kimliği kuşanmış toplumların inşası, birlikte mücadele etmeyi ilke olarak benimsemiş insanların yetiştirilmesi ile mümkün olabileceği çalışmalarını önemsemelidir.
--Kur’an’ı gereği gibi okumak, öğrenmek, anlamak, iman etmek, yaşamak, insanlara tebliğ edip öğretmek, açıklamak, Kur’an’a uygun bir hayatın yaşanılır kılınması gerekir, şeklinde formüle edilen tarzı, gelecek nesillere aktarmak temel ilke olmalıdır.
--Modern ve seküler düşüncenin hedefleri arasında olan nesillere tek ve vazgeçilmez bir hayat sunulan seküler hayat tarzına karşı, insanların özellikle gençlerin İslami duyarlılıklarının arttırılarak İslami kimliği kuşanmalarına yardımcı olmak, toplumun ve yeryüzünün inşasında öncü ve önder yapmak amacıyla, nesilleri aydınlatmak temel görevdir. Bu görev de davanın tecrübelilerinin en temel vazifesidir. Toplumun yaşanmış tecrübelere ihtiyacı vardır.
--Tecrübeler ise hayatın imbiğinden süzülerek gelen değerlerdir. Hayat pınarlarıdır. Başkalarına aktarılarak hayat bulur. Tecrübe sahipleri sıkışanın başvuru yapacağı canlı sözlüktürler.
--Umut vaad eden tecrübeye toplumların şiddetle ihtiyacı vardır. Görev ve sorumluluk bilincine sahip olunması gerektiğini hatırlatan, toplumu değiştirmeye aday dava erleri kendilerine verdiği güzel öğütlerle yolu doğru tarif edecek tecrübelilerin öğüdünü beklemektedir.
Kendini emekliye ayırmış ak saçlılar tecrübenizi toplumların aydınlanması için esirgemeyin.
Emeklilik teneşire yatınca!
--Yalnız öğüt veren tecrübeliler sözlerini, uyarılarını yaparken siz bilmezsiniz, muhataplarına siz ne anlarsınız mantığıyla yaklaşmaktan kaçınmalıdırlar.
Büyükler öğüt vermeyi ne kadar çok severler ise, gençler de kendilerine öğüt verilmesini sevmezler. Öğüt veren tarafından yerine getirilmeyen uyarılar, hedefine ulaşmayan çabalardır.
Öğüte muhatap olan genç öğütün, öğüt verende yaşandığını görmek ister.
Öğüt veren büyükler öncelikle verdiğiniz öğüdü kendiniz içselleştirin.
Öğüt hayat tarzına dönüşürse bir kıymeti vardır.
--Söyleyecek sözün olanların sahaya inmeleri, doğruları öğretmeleri ve söylediklerini de yaşayarak model olmaları gerek. Toplumda yolu doğru tarif edeceklere şiddetle ihtiyaç var.
Bana doğruları öğretecek kimse yok mu diye bekleyenlerin hasretinin son bulmasına destek vermek, derdi olan tecrübelilerin tebliğ diliyle gerçekleşecektir.
--Bu desteğin temel ayağı tebliğdir. Tebliğ aydınlanmanın ışık saçan düğmesidir.
Tebliğin dilinde kibir, rahatsızlık veren söylem, kaba ve küstah bir ifade, şiddet, hakaret olmamalıdır. Toplumlar kardeşliklerini tevhid ve ümmet anlayışının tarif ettiği güzel ve yumuşak dil ile din kardeşliğine dönüştürebilirler.
--Hz. Muhammed Mekke'de acıdan başka paylaşılacak bir menfaatin olmadığı bir dönemde birbirleriyle bütünleşmiş, ait olduğu yerin bilinciyle hareket eden kardeşlik ruhuyla hareket eden bir ekip oluşturmuştur.
--Bu anlayışa zarar verecek unsurlardan da kaçınmak gerek. Bireysel yaşama, sadece kendini düşünme, sorumluluktan kaçma, birlikte olamama, vurdumduymazlık, ipe un serme, şükürsüzlük, elindekilerle yetinmeme, her şeye sahiplenme arzusu, günümüzde seküler hayat tarzının empoze ettiği duygulardır. Bu zararlılara karşı mümince yaşanmış bir hayatın ilkelerini anlatacak tecrübeli güzel insanların öğüdüne ihtiyaç var.
--Toplumda tecrübe genellikle bedava verilir. Bedava verilen şeyler kıymetsizdir derler, Kanmamak gerek. Öğüt veren tecrübeliler, öğrenerek ve yaşanarak elde ettikleri kendi dini eğitimlerini ve bunu nasıl teorik ve pratik olarak planladıklarını, İslami bilgiyle nasıl donanımlı hale geldiklerini, bu donanımını saha çalışmalarında sistematik bir tarzda nasıl tebliğ ettiklerini en güzel tarzda aktarmalılar.
--Öğrendiklerinin kendi davranışlarını değiştirmesine nasıl izin verdiklerini, öncelikle davranış değişimi yaşanması gerektiği anlayışını, örnek alacakların işlerin kolaylaşmasına olan katkılarını iyi sunmaları gerekir.
--Dinin; iman, ibadet ve ahlâk esaslarından oluştuğu ve bu bütünlüğün hiçbir zaman bozulmaması gerektiği bilincinde olunmasının gerekliliğini akıllara kazımaları gerekir.
Toplumda oldukça örselenen dinin insan hayatında bilerek tercih edilen bir değer olmasını, dinden haberdar olmanın başka, dindar olmanın başka olduğunu düne nazaran bugün daha çok hatırlatmalı, gençlere dindar olmalarının güzellikleri aktarılmalıdır.
--Sizlere bu güzellikleri zamanında en iyi şekilde yaşamış, her biri bir ışık kaynağı olan ve çevrelerini aydınlatan, günümüzde yaşı atmış ile yetmiş beş arası olan bir nesilden bahsetmek istiyorum.
--Tecrübeli, hayatın her türlü güzelliklerini ve zorluklarını yaşamış, iyiliklere öncülük etmiş, fikri birikimi ile pek çok insanın aydınlanmasına vesile olmuş, İslam davasının farklı bölgelere ulaşması için var gücüyle mücadele etmiş, okullarını ve alacağı diplomayı önemsememiş, nerede akşamlayacağı, nerede sabahlayacağı belli olmayan bir çalışma temposundan rahatsızlık duymamış gençlerin çabaları günümüz İslam davasının erlerini şekillendirmiştir.
--Bireysel ve toplumsal bilinç uyandırma amaçlı, fikir ve düşüncelerini genç nesillere aktararak, İslam davasının misyonunu benimsemiş, İslami dönüşüme öncülük ve önderlik edecek gençleri yetiştirerek, bayrağı onlara teslim etme çalışmalarını disipline etmeyi amaçlamak her mü'min gibi bu yaş gurubunun temel görevi olmuştur.
--Birikim sahibi olan bu insanlar tecrübelerinin, yarınlara aktarılması ve İslami kimliği kuşanmış toplumların inşasını, birlikte mücadele etmeyi ilke olarak benimsemiş insanların yetiştirilmesi ile mümkün olabileceği çalışmalarını önemsemişlerdir.
--Çünkü onlar sözün bir güç olduğunun farkında idiler. Hele hele güzel sözün daha güçlü olduğunu biliyorlardı.
Günümüz insanının da güzel sözlü olmak ve güzel sözün gücünden uyarılarında muhataplarının istifade etmesini öncelemek birincil görevi olmalıdır.
--Yumuşak bir sözü, sert ve kaba bir tarzda söylemekle, sert bir sözü yumuşak ve tatlı bir üslupla söylemek arasında akıl almaz derecede derin uçurumlar vardır.
Uyarılar, ders çıkartmak, ibret almak, yapılan yanlışları bertaraf etmeyi amaçlamalıdır.
--Kötülükleri güzel, cazip, yumuşak bir üslupla anlatmak ve sunmak çok tehlikeli bir anlatım şeklidir. Sözün yumuşaklığının cazibesi kötülüğün meşru olarak algılanması sonucunu doğurabilir. Böyle bir yaklaşımdan kaçınmak gerekir. Kötülükler imrenme ve meyletme duygularını artıracak bir üslupla anlatılmamalıdır.
--İnsan yaratılışı gereği, samimi, saygılı ve karşısındakini rahatsız etmeyen, alçak gönüllü bir üslupla söylenen söz ve uyarının etkisi altında kalır.
--Farklı görüşlerde de olunsa saygılı bir üslupla konuşmak, olumlu etki uyandırır. Bu yaklaşım tarzı iyiliklerin ve dostlukların çoğalmasına zemin oluşturur.
--Günümüzde oldukça örselenen Ahiret hayatının, gerçek ve sonsuz bir hayat olduğunu, dünya hayatının hesabının görüleceği yer olan Ahiret hayatına hazırlıklı olunması zaruretini tatlı dille hatırlatmak tecrübelilerin ve tebliğe muhtaç kişilerin işlerini kolaylaştıracaktır.
Tebliğ dilinde güzel sözün başarısını yakalamak hedefimiz olsun.
Vahap Yaman
vahap3442@gmail.com