.jpeg)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in mücadelesi döneminde Mekke’de müşriklerin inananlara ağır baskı, zulüm ve işkenceleri karşısında Müslümanlar önce Habeşistan’a sonra da Peygamberle beraber Medine’ye hicret etmişlerdir.
Hicret şartlar icbar edince sünnettir ve bir çıkıştır. Ancak şartlar aynı mıdır?
İki yıldır süren Gazze mücadelesine sahip çıkamayanların, Siyonist zulüm, katliam ve jenosidine mani olamayanların ölümüdür bu!
Biz Müslümanlar yaşayan ölüler, Allah’tan değil tağuttan korkan zavallılar mıyız? Bunu kabul eden Müslümanlar ve insanlık yok hükmündedir.
Bugün Gazze dışında iki milyara yakın Müslüman ve 50’den fazla devletleri, iktidarları, vatanları, orduları, güç-kuvvet ve maddi varlıklarına rağmen gaflet, dalalet, ihanet ve her türlü zillet, acizlik, korkaklık, esaretlerinden dolayı 1,5 milyon Gazze halkına sahip çıkamıyor, 10 milyonluk İsrail Siyonist zalimlere ve onların destekçilerine siyasi, ekonomik ve askeri olarak engel olamıyorlarsa çözüm önceliği hicret mi olmalı yoksa cihat ve hikmetle ortak mücadeleye davet mi olmalıdır?
Dün Endülüs’te Müslümanların varlığı, izzeti, medeniyetine sahip çıkamayan İslam devlet ve halkları bugüne kadar yaşanan tarihi zilletin ve medeniyet çıkmazının, küfrün, sömürünün, emperyalizm ve vesayetinin sorumlularıdır.
Tarih tekerrür ediyor! Müslümanlar için dirilme, uyanma, İslam mesaj ve izzetine sahip çıkma için tarihi bir fırsat zamanıdır. “Özgür Filistin” için ayağa kalkan küresel insanlık vicdanına verilecek en güzel cevap ve mesaj için bir milat anıdır!
Yoksa yeryüzünde bütün zulüm gören Müslümanları (Afgan, Irak, Suriyelilerden sonra) Türkiye’ye mi toplayacağız? Bugünkü Türkiye Medine toplumu mu? Ne onlar muhacir ne biz Ensar’ız! Bu acziyetin, çaresizliğin, reel politiğin dayattığı çıkış değil kaçış yoludur. Bu hicret değil net olarak tehcirdir, sürgündür. Netenyahu’nun ve Trump’ın istediği tam da budur!
Karşı tezi savunanlar;
İslam ülkeleri ve olası müttefikleri ile İsrail, ABD, AB tarafının siyasi, askeri, ekonomik güç dengesinin mukayesesini ve “nükleer tehdidi” göstererek reel politik olarak mecburiyet tercihlerini öneriyorlar.
Evet güç dengesi Müslümanların lehine değildir. Ancak hicret için örnek alınan Peygamberin mücadelesinde Bedir ve Hendek savaşında sayıca üstün ve güçlü müşriklere karşı kazanılan zaferler ve başarılar vardır. Hudeybiye anlaşması gibi diplomatik beceriler ile güçlenen Müslümanlar vardır.
Ne var ki direkt bir savaştan ziyade Türkiye ve İslam devletlerinin sıcak çatışma halinden önce yapabilecekleri ekonomik, siyasi, diplomatik imkanları ve kabiliyetleri vardır. Jeopolitik fırsat ve avantajları vardır. Bunların yeteri kadar kullanılmadığı açıktır. Önce iktidarlarını düşünen karar vericiler bu çetin mücadelenin peşin mağlupları olunca sonuçlar buralara geliyor maalesef. Yoksa hamaset yapma derdinde değiliz.
Hicret denilen tehcir çözümü İslam devletlerinin güçsüzlüğünden ziyade yöneten elitlerin zayıflığı, bağımlılığı, esareti ve vesayetidir.
Gazze’de yaşanan çağın mesajını alan samimi mümin yöneticilerin ulvi görevleri siyasi, stratejik, ekonomik, diplomatik, ticari olarak Gazzeli /Filistinlileri vatanlarında koruyabilmek ve huzurlu kılabilmektir.
İslam Devletlerinin yap(a)madıkları, zaaflarından dolayı beceremedikleri bu fırsat ve güçleri bugün vardır. Boykot, laf, tel’in, kınama çözüm olmadı! Hicret de çözüm, çare değildir. Soykırım, jenosit ötesi barbarlığa daha fazla dayanılamaz! Gazze’ye çaresiz kalamayız! Yoksa Müslüman değil insan kalamayız! Kınama ile olmadı hicretle de olmaz. Söz bitti ne lazımsa o artık!
İnsanlığın da, Müslümanlığın da dirileceği yer Gazze’dir. Bu fırsat kaçırılırsa bunun bedelini çok ağır öderler. Bu büyük bir sınavdır.
İnsanlık ve Müslümanlar için; ya istiklal ya da izmihlal! Vesselam…
23.08.2025
Aydın BOLAT