Oku, bir Orta Asya ve Anadolu geleneğidir. Oku, davettir. Kortuk Ata söylemlerinde oku, “ok” olarak geçer. Ok şölene davettir.
Zamanla Kokut Ata’nın Ok’unun ardına, “u” harfi eklenmiş, ok, oku olmuştur.
Okunun davet olduğu daha başka tabirlerle de pekişmiştir. Mesela, ”meydan okuma” da bir çeşit davettir. Meydan okuma daha ziyade, hasmane bir tavır, en azından rekabet içeren bir haldir. Ama bir şeye davettir .Kendine güvenen birisinin cesaretidir meydan okuma..
Ok,oku olmuştur. Ama ok’tan türemiş kelimeler de vardır. Oku davettir demiştik. Bir de okucu vardır.
Okuyu ileten, dağıtan.. Bu bazen okuk olmuştur. Okulag, medrese-mekteptir. Okuklu da alim..
Anadolu’da ve geldiğimiz Orta Asya bozkırlarında düğünlere misafirler hep, bir oku ile çağrılmıştır.
Oku, Anadolu’da bazen bir kibrit, bir kalıp sabun veya bir peşkir olmuştur.
Bunların hiç birisinin üzerinde davet sahibinin veya düğün sahibinin kim olduğu yazılı değildir. Okunun kimden geldiğini, kimin düğününün olduğunu okucu söyler. Yani oku dağıtan.. Düğün davet ve oku dağıtımı konusunda Anadolu’nun her yerinde adet aynıdır.
Oku dağıtma konusunda Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi hocalarından Kadriye Türkan’ın çalışmasında bu konu detaylı olarak anlatılır. Aynı konu başka üniversitelerde de paylaşılmıştır. Ayrıca folklor araştırmacıları da çok defa konuyu araştırmış, yaşayan kültürümüzü anıtlaştırmışlardır.
Kadriye Hanım sadece Burdur yöresinin oku ve düğün konusundaki geleneğini araştırmışsa da ülkenin her yanında durum az farkla aynıdır.
Şimdi oku konusunda durumlar biraz değişti. Matbaada davetiyeler bastırılıyor. Kızın ismi, oğlanın ismi, babalarını ve analarının ismi, düğünün yeri kınanın yeri, yemek yenecek yerin adresi en ayrıntısına kadar yazılıyor. Size sadece oraya gitmek kalıyor.
Biz küçükken düğünler 3 gün sürerdi. Bu üç günde unutulmaz hatıralar olurdu. Kazan kazan yemekler yapılır, misafirlere sini sini dağıtılırdı. Gelenek gene sürüyor. Şimdi de sini sini yemekler dağılıyor. O zaman da şimdi de baş yemek parça etli nohut yemeği. Sulu.. Sini de en azından 5-6 çeliş yemek olurdu. Keşkek vazgeçilmezlerdendi. Şimdilerde bir kaç düğünde gördüğüm bir ekmek makarnası vardır bizim oralarda. Yufka etmek keskin bıçaklarla kıyım kıyım ve ince ince doğranır. Üzerine şeker ekilir .Bir de baharat.. Karışım harmanlanır .Tatlı niyetine yenir. Hata işi abartanlar olur .Yufkanın içine ekmek makarnasını koyar, dürüm yapar yer .Ekmekle ekmek yer yani.. Benim düğünlerde en çok aradığım ekmek makarnasıdır.
Hasan Amcam evlendiğinde okuların bir kısmını yakın evlere kardeşim Durmuş ile biz dağıttık. Elimize 5-10 kibrit kutusu verdi anam. Bunları dağıtın diye.. Verdik kibrit kutularını “amcam evlenecek” dedik
Biz küçükken düğünlere büyüklerle giderdik. Düğünlerde at yarışları ve güreşler olurdu. Davullu zurnalı eğlenceler işin cabası. Köyümüzün pehlivanlarından Ali Amca ile Minare köyündeki bir düğüne gittik güreş günü..Biz arkadaşlarla kalabalığın bir yerine oturduk. Güreşi seyredeceğiz. Ali Amca bir kenarda kispetini giydi. Cazgıra güreşeceğini söyledi. Önceden kayıt veya söyleme yok. Aniden gelişiyor güreş. Cazgır, Ali Amca’nın elini tuttu. ”sana kim değerler “dedi. Ali Amca; ”Dedeoğlu Alı derler” dedi. Nerelisin “ dedi. Ali Amca; Çaykenarlıyım” dedi. Cazgır, Ali Amcanın elini havaya kaldırdı. “Ey ahali!.. Isparta’da dokunur en iyi halııı. Şu gördüğünüz pehlivan Çaykenarlı Dedoğlu Alıı” dedi.
(O zamanlar bizim oralarda Ali’ye Alı denirdi.(i) ile değil (ı ile)..Ali değil Alı…)
Bir rakip çıktı Ali amca diğer pehlivanı yendi. Köye sevinçle döndük.
Bu yaz köyde iken bir genç araba ile eve geldi. “oku getirdim. Oğlumu evlendireceğim” dedi. “Sen kimsin?” dedim. “Dedelerdenim” dedi. “Dedeoğlu Ali neyin olur?”dedim. “Dedemdi” dedi. Oku olarak bir havlu getirmişti.
Şimdi devir değişti. Okular da değişti. Kibrit kutusu oku idi, sabun kalıbı oku idi, şimdi iş tekstile döndü.
Kardeşim Mehmet’in oğlu İbrahim’in düğünü vardı. İstanbul’da iken köydeki eve okuyu koymuşlar. Kısa kollu bir gömlek düğün okusu…
Düğüne geldik yeğeni evlendirdik.
Düğün sevinçli bir gündür ama bazen aynı anda üzücü olaylar da olur. İnsan hüzün ile sevinci birlikte yaşar. Yeğenimin düğününün kurulduğu gün arkadaşımız Ali Boğa trafik kazasında vefaat etti. Ani oldu. Şaşırdık. Hem cenaze merasimine gittik hem düğünü yaptık.
Bir de cenazeye gelmiş Ankara’lı arkadaşları düğün yemeğine davet ettik. Yıllardır görmediğimiz arkadaşları gördük. Onlara Fethiye usulü düğün yemeği tattırdık.
Bir üzüldük bir sevindik yani
Ali’ye rahmet, bu yaz evlenen gençlere mutluluklar.