Siyonist domuz sürüsünün Gazze’de uyguladığı varlıkkırımın nasıl sonuçlanacağını aslında hepimiz biliyoruz. Bugün bu domuz sürüsünün işlediği suçları ülkeleriyle, uluslararası kurumlarıyla, bilmem neleriyle herkes seyrediyor olabilir. Allah göstermesin, Gazze’de taş üstünde taş, omuz üzerinde baş kalmayabilir. Bu, sonuç bakımından değil süreç bakımından yaralayıcı, üzücü, kahredici bir gerçekliktir sadece.
Sonuç şudur: Her “azdıkları” dönemde olduğu gibi bu Siyonist güruh yenilecek ve cehennemin dibine sürülecektir.
Bu cümleyi dini saikle ya da inanç meselesi olarak kurmuyorum. İş oraya kalırsa elbette ki bu domuz sürüsünü bir’e kadar kırıp bellerini doğrultamayacak hale getireceğimizin müjdesi var bizim açımızdan.
Bu cümleyi aslında bunların her azdıklarında başlarına gelen şeyler yüzünden de kurmuyorum. Buzağıya tapmak isteyen, soğan-sarımsak dileyen bu domuz sürüsü tarihte her seferinde dersini alıp oturmuş aşağıya.
Buraya “azgınlıkla” ilgili bir parantez açayım. Hayatımda beni en çok üzen şeylerden biri Fas’ta “Hayatları iki kez Müslümanlar eliyle kurtarılan” Yahudilerin, İsrail kurulur kurulmaz o domuz yatağına göç etmeleri ve en azılı Müslüman düşmanına dönüşmeleri olmuştu mesela. Nefret etmiştim Fas Siyonistlerinden. Hem 1492’deki büyük kırımdan Fas’a göçerek kurtulan, hem İkinci Dünya Savaşı’nda Fas Kralı buradaki Yahudileri Hitler’e teslim etmeme dirayetini gösterdiği için kurtulan bu topluluk, bugün Siyonist ordunun en azılı teröristleri olarak varlıklarını sürdürüyorlar.