ABD açısından İsrail'den vazgeçmek, yalnızca bir müttefiki kaybetmek değil, aynı zamanda Orta Doğu'daki stratejik çıkarlarının bel kemiğini zayıflatmak anlamına gelir. Bu nedenle Washington, bölgedeki itibar kaybını, Arap dünyasının tepkisini ya da BM Genel Kurulu'ndaki yalnızlaşmayı göze alarak İsrail'le olan ilişkisini sürdürmekte kararlı davranmaktadır.

Bilindiği üzere Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) siyaset fiilen iki büyük parti etrafında şekillenmektedir. Bunlardan ilki, Demokrat Parti diğeri ise Cumhuriyetçi Parti'dir. Bu iki parti arasındaki ideolojik ve politik farklılıklar, ABD'nin iç ve dış politikasının yönünü belirleyen temel dinamiklerden biridir. Genel olarak Demokratlar, ideolojik olarak merkez-sol çizgide yer alırlar. Bu nedenle sosyal devlet, bireysel hak ve özgürlükler, eşitlik, insan hakları ve demokrasi gibi değerleri ön planda tutarlar; göçmen hakları, kürtaj hakkı ve LGBT hakları gibi konularda ise daha özgürlükçü bir tutum sergilerler. Uluslararası ilişkilerde ise azınlık haklarının korunması, uluslararası hukukun ve kurumların güçlendirilmesi ile çok taraflı iş birliğine önem verirler; diplomasi, Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO gibi uluslararası kuruluşlarla etkin iş birliği stratejilerini öne çıkarırlar.
Cumhuriyetçilere gelince, onlar daha çok tek taraflı, ulusal çıkar odaklı ve askeri güce dayalı politikaları tercih ederler.İdeolojik olarak ise daha muhafazakâr ve ulusalcı bir çizgide yer alırlar. Cumhuriyetçiler, uluslararası ilişkilere genellikle ulusal çıkarlara odaklanan ve pragmatik bir yaklaşımla bakarlar. Bu nedenle çok taraflı anlaşmalara ve uluslararası kurumlara karşı temkinlidirler. Bununla birlikte gerektiğinde askeri güç kullanımını ve tek taraflı politikaları uygulamaktan çekinmezler. Cumhuriyetçiler açısından önemli olan ulusal çıkar, güç dengesi ve ülke güvenliğidir. Çevre ve insan hakları gibi konular ise ikincil planda değerlendirilir. Dolayısıyla Cumhuriyetçiler, dış politikada daha sert, müdahaleci ve milliyetçi bir strateji izleme eğilimi gösterirler.