KUTUDAN ÖZÜR DİLEYECEKTİM!
MAKALE
Paylaş
14.11.2025 22:35
127 okunma
Sarper SAN

 

Küçük çocuk caminin önündeki sadaka kutusunun önünde durdu ve avucundaki parayı kutunun içine atıp yoluna devam etti.

Utandım.

Her gün önünden geçtiğim bu sadaka kutusuna hiç bu gözle bakmamış, çocuğun yaptığı gibi sadaka atmamıştım. Kutuya bakmaya başladım.

metin, dış mekan, atık konteyneri, ağaç içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Caminin girişindeki bu kutu görülmeyecek bir durumda değildi. Göz önündeydi.

Neden ilgimi çekmemişti?

Kutunun üzerindeki “az sadaka çok belayı defeder” yazısını görünce de irkildim. O ana kadar, bu değerli sözü de fark etmemiştim.

Bir daha utandım.

Neredeyse kutuya sarılıp özür dileyecektim.

Küçük bir çocuk bağırıp çağırmadan, çaktırmadan bir ders verip gitmişti. Çocukların büyüklüğü böyle oluyordu demek ki.

Utanarak, sıkılarak elimi cebime attım.

 

YEŞİL ÇİNİLİ AUER

Çok zengin bir arkadaşım var. Aileden zengin. Çocukluğundan beri tanırım. Hiç parasal sıkıntısı olmadı. Her şeyi var. Sıkıntıları dertleri elbette kendine göre var. Konumuz o değil.

Bu arkadaşım bir süredir antikaya takmış vaziyette. Tablo alır, halı alır ne bulursa alır. Tabii para çok bilgi az olunca bazen başına çok trajik işler de gelmiyor değil. Ancak o yılmadan para harcamaya devam ediyor.

Geçen gün aradı ve kahve içmeye davet etti. Ara sıra oturur kahve içeriz. Bu ara sıralar hep onun yeni bir antika veya antika sandığı bir şeyi aldığı zamana denk gelir. Amacı bellidir hem aldığını gösterip hava atacak hem de bilgi sahibi olacak. Yoo öyle eksper falan değilim ama biraz anlarım bu işlerden. Bir kahve karşılığı fikirlerimi satacağım. Karlı iş. Hatta epey de böbürlenecek. İşte o böbürlenmeye tahammülün bedeli yok maalesef.

Bunları bile bile gittim.

Kocaman bir evi var. Evi dolaşmak birkaç saati alıyor. Bahçeye çıkar havuza, ağaçlara bakmaya kalkarsanız günler geçiyor. Bir komşusunun küçük oğlu bahçede kayboldu itfaiye ve polis çağrıldı. Öylesi yani.

Bu devasa evde tek başına yaşadı. Annesi ve babası yaşarlarken “malımıza kimse konmasın, aman dikkat” diyerek bir türlü gelin adayı bulamadılar. Arkadaşım da hiçbir zaman düşünmedi. Anlayacağınız kara kapkara mizahi bir durum bu. Şimdi antika peşinde koşan ama antika konusunda hala hiçbir bilgisi bulunmayan arkadaşımın evindeyim.

Kapıyı açtı, ağzı kulaklarında. Hayır mutluluktan değil bir şeyler gösterip övünecek ya ondan. Para harcamaktan zevk alıyor. Adam bundan gurur duyuyor.

Giriş katındaki salona doğru yürüdük. Girişte tam köşede üzeri örtülü bir nesne. Sanki dolap gibi ama boyu kısa. Birileri buna “17. Yüzyıl cüce dolap” mı sattı diye düşünürken durdu, bana döndü, ağzı kulak memelerini geçip ensesine doğru yayılırken örtüyü kaldırıp “işteee” diye bağırdı.

-“Aaaa” deyip şaşkınlıkla bir adım attım. Tekrar bir “aaaa” dedim, “AUER” bu.

-“Evvet” dedi bir Erkan Yolaç edası ile. Tabii bilenler bilir hatırlayanlar hatırlar, bu evet kelimesin, Erkan Yolaç rahmetli olduğundan bu yana gerektiği gibi söyleyemiyorduk. Arkadaşım bu eksikliği giderdi.

-“Ne diyorsun” dedi. “Bir antikacıda buldum, anında enseledim.”

Bir zamanlar evlerin baş tacı, sobaların kralı Auer karşımda duruyordu. Koyu vişne çinileri ile göz alıcı Auer. Bizim evde de vardı. Yeşil çinili bir Auer.

Çöktüm yakından bakmaya başladım.

Arkadaşım sobalı bir evde büyümediğinden bunun mana ve önemini idrak edemezdi bana kaça aldığını anlatıyordu ama, dinleyen kim?

Yeşil çinili Auer.

Yeri salonun tam ortasıydı. Salona kapıları açılan diğer üç odaya da sıcaklığın gitmesi için orası seçilmişti. Diğer sobalar gibi itici, kaba ve çirkin değildi. Evin bir parçası sayılırdı.

Kok kömür yakardı. Taş kömürünün Hava gazı fabrikasında gazları alınır bu gaz işlemden geçirilip evlere kullanılmak üzere gönderilirdi. Bu gaz evlerde ocaklarda yemek vb için kullanılır, şofben denilen bugünkü kombiye benzeyen cihazlarla sıcak su elde edilirdi. Bir nevi bugünkü doğalgaz gibi.

Gazı alınan linyit veya taş kömürüne kok kömür denir. Evlerdeki sobalarda kullanılmak üzere satılırdı. Çok kaliteli bir kömür olduğundan fiyatı da diğer kömürlere göre oldukça yüksekti.

Ama kok kömürü kokusuz, yüksek verimli ve kaliteliydi. Nisan mayıs aylarında parası yatırılır sıraya girilirdi. Eylüle doğru sırası gelenlere kömürleri teslim edilirdi. Kömürler evlerin kömürlük denilen bölümlerinde tutulur kova kova evlere taşınır her sabah sobalar küllerinden temizlenir ve yeniden kömürle doldurularak yakılırdı.

Kok kömürü hızlı bir şekilde tutuşur ve Aueri ısıtırdı. Auer bu ısıyı çok dengeli bir biçimde etrafına yayardı. Sabahları auerin üzerinde ekmek kızartmak ise en büyük zevklerimizden biriydi.

Farkındayım. Şimdi doğalgazlı bir dünyada yaşayanlar için bu anlattıklarım Bin bir Gece Masalları gibi.

- “Aaaa o da ne, Bin bir Gece Masalları mı varmış” diyenler de çıkabilir.

-“Çıkabilir” diyerek ayağa kalktım, arkadaşım hayretle “ne çıkabilir” dedi, “yoksa kapaklarında falan bir arıza mı gördün”

-“Yok” dedim, ”iyi ki almışsın, verdiğin paranın tam karşılığı”

-“Hadi ya” dedi, “Çok sevindim. Gel kahvelerimizi içelim, pasta da var.”

 

ŞİMDİKİ EKMEKLER

Kara buğdaylı, çavdarlı, kara kılçıklı, tam buğday, siyez unundan filan falan. Çeşit çeşit, değişik boy ve ebatta ekmekler. Efendim girin internete görün ekmek dünyasını.

İnsülin direncine, obeziteye, sindirim sistemine, kalp damar hastalıklarına, çölyak’a, kilo almak vermek isteyenlere göre üretilen ekmekler.

giyim, yemek, gıda, çizgi film, çabuk yemek içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Fiyatları da bir yaman doğrusu. Doksan liradan başlayıp 450 liraya kadar uzanan fiyatlar. Tabii internetten satın alınınca durum daha da değişiyor. Sipariş tutarları bin lira ve üzeri tutabiliyor.

Şimdiki ekmekler ekmek kavgasında mümtaz bir yer almışa benziyor.

 

 

KÜTÜPHANEMDEN

NECİP FAZIL KISAKÜREK

ÇİLE-BÜTÜN ŞİİRLERİ

YAPI KREDİ YAYINLARI

 

Editörlüğünü Murat Yalçın’ın, kapak tasarımını Nahide Dikel’in yaptığı ve Yapı Kredi Yayınlarınca 2004 yılında yayımlanan eserde Necip Fazıl’ın bütün şiirleri yer alıyor.

metin, kitap kapağı, menü, yazı tipi içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

BEKLENEN

Ne hasta bekler sabahı

Ne taze ölüyü mezar

Ne de şeytan, bir günahı

Seni beklediğim kadar

 

Geçti istemem gelmeni

Yokluğunda buldum seni

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme, artık neye yarar?

 

BUGÜN YİNE-YENİDEN...

Yıllar öncesine uzanan cesur, naif ve istekli bir girişimin küçük bir örneği gördüğünüz.

Çizgi romanın etkisine inanan birkaç kişinin biz de yaparız deyip kalemi, kâğıdı, mürekkebi kuşandığı bir dönem.

Tarihin en acımasız, en gaddar ve en insanlık dışı talan, cinayet, tecavüz ve yağmalama hareketini; yani Haçlı Seferlerini konu al misti.

Ama olmadı.

çizim, metin, taslak, el yazısı içeren bir resim

Yapay zeka tarafından oluşturulmuş içerik yanlış olabilir.

Sadece üretmek, çalışmak yeterli değildi. Ortaya çıkanın değerlendirilmesi, finanse edilmesi de gerekiyordu.

Bugün yine-yeniden neden olmasın.

Hadi bakalım bir sponsor aranıyor.

Sarper SAN

 

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya