LİYAKATTA GELDİĞİMİZ NOKTA
ABB’NİN FATİH KÖPRÜSÜ İLE İMTİHANI
Bu yazımıza bulunduğu şehir itibarıyla bazı okurlarımızı ilgilendirmese Ankara’dan bahsederek başlayacağım.
Liyakatte sınır tanımayan ABB (Ankara Büyükşehir Belediyesi), Keçiören Fatih Köprüsünde görülmemiş liyakat örnekleri veriyor. Geçtiğimiz yaz trafiğe yetmeyen köprüyü genişletmek amacı ile yola çıkan ABB işi bitirme niyetinde değilmiş gibi gözüküyor.
Kendi resmî sitesinde 14 Ağustos 2025 tarihinde Fatih Köprüsünün genişletme çalışmaları ile ilgili bilgi veren ABB, “projenin 2025 yılının son çeyreğine kadar bitirilmesinin planlandığını” ilan etmesine rağmen işi görenler bunun yakın zamanda mümkün olmadığını belirtiyorlar.
Bu konuda bilgi aldığımız kişiler, düzenli bir çalışma olmadığından, az sayıda personel ve araç gereçle belediyenin adeta oyalandığını iddia ettiler.
Köprünün üzerinde bir çalışma havasından çok terkedilmiştik havası görülüyor.
Sözünü ettiğimiz 14 Ağustos tarihli bilgilendirme yazısında ilginç bir detay gözümüze çarptı.
ABB bu çalışmanın geçmişinin 2022 ye uzandığını ancak Ziraat Fakültesi sınırlarından geçtiği için izin alınmadığını dolayısı ile bugünlere kaldığını vurguluyordu.
Fatih Köprüsü orada, yazdıkları internet sitesinde.
Liyakat, liyakat diyenler nerede?

PLANLI PLANSIZ KESİNTİSİ
AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE
İster resmi ister özel sektör fark etmiyor.
Bazen çok iddialı olmak iyi olmuyor. Hele hele “biz bu işi iyi biliriz, daha iyi yaparız” gibi bir algıya sahipler ya. Durum daha da kötü.
Efendim “planlı-plansız” su ve elektrik kesintilerinden söz ediyoruz.
Suyu resmi bir kurum olan ABB yönetiyor. Ve malum kesinti üzerine kesinti. Telefona gelen bir mesaj, internette verilen küçük bir haberle bilginiz oluyor, planlı veya plansız su kesintisinden.
Banyoda veya tuvaletteyseniz, çamaşır bulaşık yıkanıyorsa yandınız.
ABB başkanına bakarsanız bu konuda hataları yok. Önceki dönemlerde gerekenler yapılmamış. Gülmeyin yahu, sayın başkanın sözleri bunlar.
Ankara’daki elektriği memleketimizin en güzide holdinglerinden biri yönetiyor. Orda da durum aynı.
Gece gündüz demeden elektrikler planlı plansız gidiyor. ENERJİSA 2008 de yapılan ihale ile Ankara elektriğini yönetme işini devralmış.
Yani 17 yıla yakın bir süre.
Dün bugün değil.
Elektrik kesintilerine neden olan sorunlarla ilgili ne yapılmış hangi çağdaş yol ve yöntemler uygulanmış veya uygulanıyor. Daha doğrusu uygulanmıyor da kesintiler bu şeklide.
Merak ediyoruz.
ARAÇLAR OLMASA YOLLAR YETER
Çok konuşuldu çok konuşuluyor birkaç kelime de biz edelim dedik.
Günlerden Perşembe, 18 aralık, saat 13.50. Yer MKE civarı, Eskişehir yolu.
Gidiş geliş iki yol da çakılı vaziyette, trafik keşmekeş.
Araçlar sanki adım adım gidiyor. Bunun akşamı var sabahı var.
Ama görülüyor ki, çözüm üretmekle görevli olanlar, sorunların üzerine yatmayı seçmişler. Onlar sorunları ve dertleri uyutuyor. En ufak sorunda yeri göğü inletenler de öyle.
Bütün bunlardan size de sonra şehrin sorunlarına bakıp bakıp; “yok canım o kadar da büyütülecek sorun değilmiş gibi gözüküyor. Araçlar olmasa yollar bal gibi yeterli.” demek kalıyor.
Öyle mi?

İLETİŞİM ÖZÜRLÜ YÖK
YÖK Başkanı CNN-Türk’te konuşuyor.
Memleketimizde 208 üniversite varmış. Bu okullarda 3 milyon öğrenci örgün eğitim,3 milyon öğrenci de açık öğretim görüyormuş.
Yabancı öğrenci sayısı da 300 binden fazlaymış.
Bunun yüzde 97’si kendi paraları ile eğitim görüyorlarmış ve bu öğrencilerin bir yılda Türkiye’ye bıraktıkları para 3 milyar dolar civarındaymış.
Şaşırdınız değil mi?
Yakın zamana kadar bas bas bağıranlar, yazıp çizenler vardı. Yok Suriyeliler bedava okuyor, Afganlılar bedava okuyor filan falan diye. Öyle bağırıyorlardı ki, duyan 6 milyon Suriyeli bedava okuyor sanırdı.
Bizim YÖK’te o zaman ortaya çıkıp, yahu bu doğru değildir demiyordu. Bu rakamları verip doğrusu budur demiyor, kasaya giren paradan söz etmiyordu.
Hem hayret verici hem ürkütücü.
Sen yılda 3 milyar dolar para kazanacaksın, sana gelen yabancı öğrencinin yüzde 2-3 dışında hepsi para verecek ve sen çıkıp bunu anlatmayacaksın. Birileri dalga geçer gibi algı yapacak gıkın çıkmayacak.
Hakan Çelik güzel ve açıklayıcı sorular sordu. YÖK Başkanı başka konulara da değindi.
Son zamanlarda çok konuşulan herkesin üniversiteye gidip sonra da iş bulamama sorunu ile ilgili soruya da tatmin edici bir yanıt verdi. Başkana göre üniversitede okuma oranı o kadar yüksek değil, normal. İş bulamama konusu ise istihdam kurallarının değişmesi ve eskiye göre yükselmesi ile ilgili. Başkan bu konuda çalıştıklarını da anlattı.
Bu konu da uzun zamandır konuşulan ve YÖK’ün sustuğu konulardan biriydi.
Sanal medyada uydurulan haberlere, çıkarılan dedikodulara cevap verme, vurguladığımız bu tür konularda ayrıntılı ve nitelikli açıklamalar yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek YÖK’ün ve İletişim Başkanlığının görevi olmalı. Hem de asli görevi.
TÜRKÇE DIŞINDA HERŞEYİ BİLİRİZ
Eczanede ilaç sırasında bekliyoruz. Genç bir kızın reçetesine bakan eczacı, “maalesef bu ilaç yok eş değeri var” diyor.
Kızımız doktorun yazdığı ilacı almak istediğini söylüyor.
Eczacı o ilacın uzun zamandır bulunmadığını ama aynı etken maddelerden üretilen eşdeğerde bir ilaç verebileceğini söylüyor.
Etken maddeler ve eş değere özellikle vurgu yapıyor.
Kızımız hastalığından söz ediyor ve doktorun yazdığı ilacı isteyip, eczacının önerdiği ilacın belki yan etkisi olabileceğinden endişelendiğini anlatıyor.
Eczacı tekrar ilacın aynı ilaç olduğunu eş değer olduğunu anlatmaya çalışırken eczanedeki biz diğer kişiler içimizden bütün gücümüzle eczacının eş değer vurgusuna destek veriyoruz.
Bu böyle birkaç dakika daha devam ettikten sonra genç kıza bir aydınlanma geliyor ve ilacı alıyor.
Sıra bekleyen bir yaşlı hanımefendi eczacıya “İngilizce mi konuşsaydın acaba” diyor.
Susup reçeteleri eczacıya uzatıyoruz.
Kütüphanemden:
BİR DEVLET OPERASYONU 19 MAYIS
MURAT BARDAKÇI
TURKUVAZ MEDYA GRUBU, 2019

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun yolculuğu ve yolculukla ilgili belgeleri titizlikle derleyip, inceleyip bir kitap haline getiren Murat Bardakçı, yakın tarihimizin bu en önemli olayına farklı bir bakışla bakarak konuşulmayanları kaleme almış. Kitapta son derece ilginç ve şimdiye kadar hiç yayımlanmamış belgeler yer alıyor.

2000’Lİ YILLARIN KIYAFETLERİ
17-25 ARALIK
Aşırı lacivert, aşırı sıkıcı takım elbiseler. Zekeriya Öz kasıntı ve kasvetinde, gergin ve her yola müsait görüntüsü veren elbiseler.
GEZİ OLAYLARI
Başta şapka, sırtta çanta, Altta şortlar ayaklarda spor ayakkabılar. Akşam eylem başlayınca bir elde bira kutusu, diğer elde biber gazı için limon.
15 TEMMUZ
Kısa kollu gömlek veya t-shirt. Altta ne bulduysa, pantolon, eşofman altı veya şort. Ayaklarda spor ayakkabı.
PANDEMİ
Yüzde maskeler, başta şapkalar, gözlerde gözlük. Uzun eşofman altları ve spor ayakkabılar.
Bir elde dezenfektan diğerinde kolonya.
Haftaya görüşebilmek üzere.
