Selam üzerinize olsun.
Toplumları ayakta tutan ahlaki kurallar, değerler, gelenekler ve kültürel miras kuşaktan kuşağa ancak şuurlu ve yapıcı bir çabayla aktarılıp yaşatılabilir. İnsan hayatında gereken maddi ve manevi her şey zamanla, emekle ve sabırla kazanılır.
Allah, insanı değerli bir varlık olarak yaratmış ve kullarının birbirleriyle iyi geçinmelerini istemiştir. Dünya hayatındaki en değerli şeylerden biri, insanların gönüllerini kazanmaktır. Sıkıntı içindeki birine el uzatmak, dertliye derman, çaresize çare olmak kadar güzel bir şey yoktur. İnsan olmak, gönül yapmaktır.
İnsanlar arasındaki güven, uzun yıllar boyunca sürdürülen dürüstlük, sadakat ve samimiyetin ürünüdür.
Oysa yıkmak kolaydır, geri dönülmesi zor bir yanlış davranış, bir anlık öfkeye bakar. Bir ihanet, bir yalan, yılların biriktirdiği güveni yerle bir edebilir. İncitici bir söz bile gönül kırabilir.
“Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil;
Bir gönlü yapamazsan yıkıp viran eyleme.” [1]
Yıkan, kıran, döken insan; yapan insan gibi kıymetli olabilir mi?
“Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?
Onu en çolpa herifler de emin ol, becerir.
Sade sen gösteriver ‘işte budur kubbe!’ diye;
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman,
Bir Süleyman daha lazım yeniden, bir de Sinan.” [2]
Yapmak, sabır ister, emek ister. Asıl kalıcı olan, yapılan ve yaşatılan iyiliklerdir. Hayatımızın her alanında gönüllere dokunmayı, iyiliği ve güzelliği çoğaltmayı hedeflemeliyiz.
“Mecliste ârif ol, kelâmı dinle;
El iki söylerse sen birin söyle.
Elinden geldikçe sen eylik eyle;
Hatıra dokunup yıkıcı olma.” [3]
“Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.” [4]