"Harabat ehlini hor görme zakir, defineye malik viraneler var" demiş şair.
Hurafe, efsane, mitoloji adı verilen inançları, anlatıları anlatmış sanki. Öteden beri, buruşmuş, pörsümüş, elden ele dolaştığı için kirlenmiş, bu yüzden kimsenin pek önem vermediği, dönüp bakmadığı, hatta tiksindiği ama içinde birçok hadiseye ışık tutan bilgiler, tecrübeler, geleceğe dair mesajlar barındıran zarfa ya da kirli bir çıkına benzetirim hurafe ve efsaneleri. Bir dere yatağında üzerinde çamur renginden bir zar bulunan nilüfer çiçeğini de hatırlatır bana. Zarı kaldırdığınız zaman göz alıcı bir çiçek ortaya çıkar. Bizde mitoloji gibi kavramların kullanılması yenidir, daha bilimsel olduğu içindir zahir. Efsane ve hurafe, özellikle hurafe daha sık kullanılır. İkisi de mazruftan ziyade zarfı, o kirli, buruşuk, itici zarfı çağrıştırır. Genelde insanlar, hurafelere karşı iki zıt tavır takınırlar. Bazıları mazrufa bakmaya gerek duymadan zarfın dış görünüşünden dolayı ellerinin tersiyle iterler. Bazıları da yine içeriğini merak etmeksizin sevdiklerinden miras kalmış bir yadigar gözüyle bakarak kirli dış görünüşün manevi hatırasına meftun olup kalplerinin üzerinde taşırlar. Viranenin malik olduğu defineye dönüp bakan olmaz.
Ne derece doğru bilmiyorum, büyüklerimiz anlatırlardı. Bir Êzîdî'nin etrafına bir daire çizersen, sen gelip o daireyi silip bozmadıkça ya da dışarıdan bir başkası müdahale etmedikçe o kişi oradan çıkmaz, çıkamaz. Onların bu inançlarını istismar edenler, çembere aldıkları adamın gözlerinin önünde varını yoğunu talan edip giderlermiş, karısını, kızını kaçırırlarmış. Adam da lanetli çemberin dışına adım atmaya cesaret edemezmiş, çarpılırım diye düşünüyormuş. Daha sonra çemberin dışına nasıl çıktıklarını anlatmamıştı büyüklerimiz, ben de sormamıştım. Muhtemelen biri dışarıdan müdahale ederek çemberi silmek suretiyle adamı kurtarırmış, iş işten geçtikten sonra. Bu bir hurafedir kuşkusuz. Ama her hurafe gibi içinde derin anlamlar, dersler barındırdığı da muhakkak. Bu çembere "Toqê Şeytan" (Şeytan çemberi) derlermiş. Nitekim bizim oralarda küçük düşürücü, aşağılayıcı tavırlar karşısında itiraz etme iradesini gösteremeyen, zilleti özümseyenler için "boynuna şeytan çemberi geçirilmiş" derlerdi.