Her şeyden önce temennimiz odur ki bu örtülü açık ve sinsi savaşın daha uzun vadeli bölgesel ve küresel bir savaşa ALLAH korusun hiç dönüşmesin isteriz
İSRAİL devleti kuruluşundan beri bölgesinde terör estiren sürekli olarak saldırgan ve hukuk tanımaz kanlı politikalar uygulayan suikastlar icra eden ve sınırlarını tayin etmeden “arzı mevud” ham hayali istikametinde komşu ülke topraklarını daimi olarak işgal ederek genişleten adeta bir dini terör devleti alarak bu mastır plan işgal politikalarından ne zaman vazgeçecek belli değil
İRAN ise
1925-1979 arası baba oğul PEHLEVİ hanedanının laikci ve ırkçı zulmü karşısında teopolitik akide temelinde şii İSLAM halk devrimi yaparak tamı tamına 45 yıl boyunca IRAK İRAN savaşını paranteze alırsak 1979 ve sonrasında rejimin DEVRİM ihracı politikalarının bir gereği olarak Şii HİLALİ gerçekleştirme amacı ile REJİMİ tahkim etme savaşını kendi sınırları dışında sürdürmek için vekil harç milis güçler tarafından orta doğu da kirli bir yayılma politikası icra etmiştir
Bu savaşın perde arkası iki teopolitik ülkenin karşı karşıya olduğu büyük şeytan küçük şeytan ve müştereklerinin savaşı olarak tanımlanabilir
Bu teopolitik savaşın reel politiğini biraz daha açmak icap eder
Osmanlının çöküşünden sonra batılı güçlerin önce İngiltere ve Fransa nın ıı.dünya savaşı sonrasında ise ABD nin İSRAİL devletinin güvenliğini ileri sürerek bölgeyi yönetimlerini halklarını inançlarını ticaret yollarını ve de kaynaklarını sıkı bir kontrol altında tutma politikalarının değişik uygulama şekillerini görmekteyiz
1948 de kurdurulan İsrail devletinin güvenliğinin garanti altına alınarak yayılması için öncelikle yakın bir düşman gerekli idi bu düşman elbette ki bölge Arap devletleri idi
İşte Arap İsrail savaşlarının hikayesi burada başlar
Sonrası malum İsrail ve batılı koalisyon bu savaşların hepsini kazanır İsrail sınırlarını genişletir Netice olarak Arap baharı denilen o kanlı olaylara geldiğimizde de Arap dünyası ve körfez tam anlamı ile teslim alınır batılı ve Siyonist sisteme kayıtsız ve şartsız entegre edilir
Meselenin ikinci etabı ise
İsrail in yayılmacılığı ve güvenliği yanında ABD nin bölgeye müdahale edip bölgenin tamamını kontrol altında tutmak için uzak ve bölgesel bir düşman gereklidir o da kısa zamanda bulunur
1979 halk devrimi ile kurulan şii teopolitik molla rejimidir
Bu rejim yarım asra yakın bir zaman diliminde devrim ihracı amacı ile bölgesinde şii hilali genişletmek için vekil harç milis yapılanmalar yapar ve de İsraile ve ABD ye karşı da sürekli meydan okur
Netice
2025 yılının haziran ayı itibariyle bölge şii milislerin gücünün bölgede kolunun ve kanadıının kırılmasından sonra sıra İran a gelmiştir ve nükleer silah üretiyor bahanesi ile İsrail ABD ve tüm batılı koalisyon güçlerinin lojistik desteği ile İRAN ın nükleer tesisleri ile birlikte önemli bazı savunma alt yapıları ve füze sistemleri bazı elektrik ve enerji terminalleri de imha edilmiş oldu
Asıl amaç bölgesel düşman olan İran ın imha edilmesi değildir bir şekilde batılı sisteme kayıtsız ve şartsız entegre edilmesi meselesidir ister rejim değişikliği ile olsun isterse kaynaklarının batılı şirketlere ortaklıklarla teslimiyeti şeklinde olsun konu fark etmeyecektir
Yapılan ve yapılmak istenen ise bölgenin sürekli olarak desibalite edilerek hegomon güçlerin bölgeye müdahalelerle İsrail in güçlendirilmesi ve de sınırlarının olduğunca genişletmesi olayının yarım asra yakın çatışma itişme boğuşma ve fiili müdahalelerinin hikayesi kısaca budur
Şimdi olan vakıayı biraz daha açalım isteriz
Ahlakı ve hukuk olmayan uluslararası sistemin etkin aktörlerinin başta ABD ve İNG nin arkasında olduğu diğer bir kısım aktörlerinin lojistik destek sağladığı diğerlerinin ise sadece kınama mesajları ile yetinerek pasif kalarak sustuğu bir ortamda İSRAİL devletinin tüm vurucu unsurları ile İRANA saldırdığı ve İRAN devletinin ise kendini meşru müdafa temelinde savunduğu denk olmayan bir savaşın kısa süreli bir savaş sahnesini görmüş oluyoruz
İSRAİL saldırgan ancak yavuz hırsız ev sahibini suçlu çıkarırmış
Uluslararası medya başta olmak üzere akademiya nın ve siyasi aktörlerin çoğunluğu İSRAİL devletinin arkasında durarak ve gerekli lojistik ikmallerini de yaparak İSRAİLİN saldırısını savunma ve ön alma hakkı vardır diye aklayarak ve de alkışlayarak ancak İRAN ın savunma hakkını da adeta yok sayarak açık örtülü kirli ve kanlı bir savaşı sürdürmek istemektedirler
Şimdi savaşın 10 cü günündeyiz
Başlangıçta İSRAİL bu saldırı yok etme ve rejim devşirme savaşını 14 günde tamamlayacağını deklare ederek ilk iki günde ki saldırıları ile İRAN askeri üst düzey komutanlarından yirmisini ve nükleer kadrolarından on ikisini elleri ile koymuşçasına tam isabet kaydederek öldürmeleri bu savaşa ne kadar istihbari ve teknik hazırlık yaptıklarını göstermiştir
Onuncu günü itibariyle
İSRAİL dokunulmaz olduklarını ve demir kubbelerinin sürekli olarak delindiklerini gördüklerinde ve vatandaşlarının yatlarla botlarla güney Kıbrıs RUM kesimine kaçmaya başladıklarında İRAN füzelerinin tadını yüzde on beş isabet kaydetmesi nedeni ile tatmaya başladıklarında ve pabucun pahalıya mal olacaklarını gördüklerinde
ABD başkanı TRAMP karar vermeye iki hafta süre verdim diyerek diploması kanallarını açık tutma amacını ortaya koymuş olmasına karşın
Onuncu gün itibariyle
Tamda İstanbul da İslam işbirliği teşkilatı konsey toplantısının son gününde meydan okurcasına
İran ın nükleer programını yok etmek amacı ile üç nükleer tesisini ağır bir bombardıman ile yok ettiğini açıklamış ve rejim değiştirmeyi amaçlamadıklarını ancak nükleer programının iptalini amaçladıklarını ifade etmiştir
Bütün bu olup bitenlere rağmen
ABD hali hazırda Ortadoğu ve körfezdeki tüm kara hava ve deniz üstlerinde teyakkuz halinde tutarak İsrail hava kuvvetleri uçaklarının bakım tamir ve parça değişimlerinin ve de tüm silah ikmallerinin yapıldığı her türlü teçhizatla tahkim edilmiş körfezdeki üstlerinden hali hazırda aktif lojistik sağlamaya da devam etmektedir
Aslında ABD başkanı Tramp başkanlığını iki propaganda esası üzerinden seçimleri kazanmıştı
Birisi ABD ekonomisini düzeltmek refahı artırmak diğeri uluslararası BARIŞI sağlamaktı ancak Siyonist lobi Tramp a da tıpkı İng ve Alm yönetimlerine yaptığı gibi onlara da diz çöktürmüş oldu
Bu gün itibariyle gelişmelerin bir özetlemesini yaparsak
CENEVRE de yapılan Avrupa ülkeleri dışişleri bakanları toplantısına İRAN dış işleri bakanı A. ARAKÇI iştirak ederek İNG FR ve ALMANYA dış işleri bakanları olmak üzere bir ÖN diploması ortaya koyarak masaya bir uzlaşma paketi ile ön şartsız olarak MÜZAKERE ye açık olduklarını ABD ve İsrail e deklare etmeleri fayda vermemiş
BM güvenlik konseyi üyeleri de yine göstermelik olarak toplanmışlar ve kınamaların dışında ortak bir MEN kararı elbette ki çıkmamıştır
İstanbul da yapılan 51 İslam işbirliği dışişleri konseyi toplantısı ve Arap birliği konseyinin de ayrıca katıldığı bu toplantıda İslam ülkeleri olarak bir bildirge yayınlamış yayınlanan İslam işbirliği konseyi bildirgesinde
Savaşın sonlandırılması için adil ve acil olarak diplomasi masasının kurulması için İsrail in saldırıları durdurması ateş kesin sağlanması ve bu savaşın bölgeye yayılmasının önlenmesi için hem İslam ülkelerine ve hem de uluslararası topluma açık bir çağrı metni yayınlanmış
Ancak ne yazık ki
ABD de sonuç itibariyle önceden haber vererek İNSAN tasfiyesi gerçekleştirilen İRAN IN üç nükleer büyük tesisini ağır bir bombardıman ile yok ettiğini açıklamış karşılık verildiğinde ise faturanın daha ağır olacağı tehdidi ile hem İran yönetimine ve hem de Siyonist lobiye de gerekli mesajları vermiş oldu
İRAN ın da ABD inin körfezdeki üstlerine yaptığı haberli füze saldırıları ile bu saldırı sahnesi kapatılmış gözükmektedir
Bu 14 gün savaşının 12 gün sonu gecesinde her üç tarafında ajanslara düşen ortak kabulü ile ATEŞ kes ilan edilmesi son dakka golleri hariç her şeye rağmen çok sevindirici olmuştur
Sonuç
Uluslararası sistemin hegomon güçleri olan ne ABD ne İNG ve koalisyonu ne de İsrail tarihte olduğu gibi
Verdikleri hiçbir söze sadık olmamış yaptığı hiçbir anlaşmaya bağlı kalmamışlar daima oyun bozan tarafı daima saldırgan tarafta olmuşlar uluslararası hiçbir hukuki kuralı ve yaptırımı dikkate almamışlar yok hükmünde saymışlar gücün zehirlediği zorba hegomonik devlet özelliklerini elden bırakmamışlardır
Değerli dostlar
Uluslararası denilen sistemin reel politiğini de biraz açalım
Roma nın “Gücün hiyerarşik hukuk düzeninden” mülhem olarak hazırlanıp ve fiili olarak uygulanmakta olan zamanımızın GÜC ün hiyerarşik paylaşım düzeninden başka bir şey değildir
Kısaca ıı.ci dünya savaşı nın galiplerinin ABD RUSYA İNGİLTERE FRANSA ve ÇİN olmak üzere bu beşli çetenin kurduğu ahlakı ve hukuku olmayan zalimce bir düzendir ki bu beşli çeteye başta İSRAİL olmak üzere ALMANYA HİNDİSTAN ve VATİKANI da eklemek gerekmektedir
Uluslararası sistem denildiğinde biraz daha detay vermek durumundayız
G-7 ler başta ABD olmak üzere ALM FR İNG İTALYA KANADA ve JAPONYA
G-2O ler başta ABD olmak üzere Rusya Çin Hindistan Almanya Fransa İngiltere İtalya Kanada Avusturalya Japonya güney Kore Arjantin Brezilya Meksika Endonezya TÜRKİYE Suudi Arabistan güney Afrika ve AB ile yirmiye tamamlanmaktadır
Bu saydığımız ülkeler
Dünya coğrafyasının dünya nüfusunun ve de dünya ekonomisi ve harp sanayisi nin kısaca bilgi teknoloji ve sermaye gücünün yüzde seksenini oluşturduklarını görmekteyiz ki sadece üç İSLAM ülkesinin bu liste içinde yer alabilmiş olması çok düşündürücüdür ve hüzün verici bir tablodur
Dünya nın güç dengesinin bu rasyonel reel politik fotoğrafı
İslam ülkelerinin uluslararası toplumda etkisiz ve yetkisiz kaldığının sesinin ve nefesinin fazla çıkmadığının nedenini İsrail terör devletinin ardıllarının da neden saldırgan bir tutum sergilediğinin dinamiğini açık ve seçik olarak göstermektedir
TÜRKİYE işte bu reel politik nedenle
Özellikle de son çeyrek asırdır siyasal iktidarlarının ve ittifaklarının
TÜRKİYE yüzyılı hedefi doğrultusunda her türlü maddi ve manevi fedakarlığı yaparak başta SAVUNMA sanayi olmak üzere enerji ve lojistik alt yapılarında ve terörün sonlandırmasında destanlar yazmak durumunda kalması yukarıdaki kuvvet tablosu zaafının açık seçik bir gerekçesi olarak tezahür etmiştir
Elbette ki her türlü takdire şayan bir çabadır
Şimdi de yeri gelmişken
İki Siyonist emperyal proje olan “Büyük ortadoğu” projesi de “Büyük İsrail” projesinin anlamı başta ABD olmak üzere Batılı koalisyon güçlerinin bölgenin her şeyini kontrol etme sistematiğidir
Bu iki proje ile
Ortadoğu da bulunan 27 İslam ülkesinin coğrafyalarındaki siyasi iktisadi içtimai askeri kültürel ve dini yapıların iğdiş edilerek mezhep meşrep sınır çıkar rekabet gibi iç çatışmalar ve dış müdahalelerle darbelerle zayıflatılmasını ve sistemlerinin bağımlı hale getirilerek kontrol altında tutulup sömürge ülkeleri olmalarını amaç edinmektedir
Bu iki projeye
G-7 ler den en başat dördü ABD İNG FR ve ALM katılmakta ve destek vermekte G-2O ler den ise en başta ABD ve İNG koalisyonu olmak üzere AB ülkelerinden birkaçı ve Hindistan destek vermekte Rusya ve Çin pasif kalmakta üç İSLAM ülkesi ise ancak diplomatik toplantılar ile sesli kınamalar yapabilmekte ve diğer ülkelerde seyirci rolünü oynamaktalar
Bu iki proje açısından son yarım yüzyıla baktığımızda
İSLAM coğrafyası olan Avrasya ve Ortadoğu da yaşanın tüm siyasi iktisadi içtimai askeri ve dini olaylar tüm askeri darbeler tüm iç ve dış savaşlar tüm rejim değişiklikleri açık ve gizli tüm anlaşmalar bu çapta değerlendirilmedikçe büyük fotoğrafı görmemiz mümkün olamaz diye düşünmekteyiz
Sovyetlerin çökmesi Afganistan savaşı İran devrimi bizdeki iki darbe ve teşebbüsleri Irak işgali ve bölünmesi Libya nın işgali ve bölünmesi Sudan ın bölünmesi ARAB baharı denilen tüm iç savaşlar darbeler Mısırdaki vahşi darbe Suriye de vahşi acımasız ahlaksız hukuksuz iç savaşlar bu iki proje nin gerçekleştirilmesi kısa vadede nispeten amacına ulaşmış gözükmektedir
Uzun vade de ise zamanın ve mekanın sahibi ve hakimi olan ALLAH a aittir kim bilir bu batıl yapılara alternatif güçlü kuvvetli hakkaniyetli yapılar da ortaya inşa ALLAH çıkabilecektir
Bütün bu tabloların ayrı ayrı analizi elbette ki yapılmalıdır
Ancak bazı vakıalara da ışık tutmak zarureti vardır
Komşumuz SURİYE de olup biten yaşanan ve nihayetinde gelinen noktadır
2011 itibariyle Suriye de DERA da başlayan iç savaş tam 13 yıl boyunca tüm dünyanın gözü önünde en vahşi boyutlarda insanlık dramı yaşanmış ve bu vahşi zulmün aktörleri başta oğul ESED Nusayri rejimi olmak üzere Hizbullah İran milisleri ve Haşdi Şabi taburları ile İSRAİL ABD ve Rus ya koalisyonu yanında AB ülkeleri SURİYE de adeta taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmazken
TÜRKİYE
Eğit donat birlikleri OSO ve SMO ile hem kuzeyindeki teröristan projesine engel olmuş ve hem de Suriye iç savaşını yerli halkın kazanması ve zalim Esed rejiminin devrilmesi noktasında gereken tüm hamleleri hem sahada ve hem de masada yapmış ve nihayetinde SURİYE nin toprak bütünlüğü korunmuş istikrarlı ve meşru bir iktidar ile korunma tedbirleri alınmaya da devam edilmektedir
Söz buraya gelmişken
Laikçilik ve ırkçılık oynayan güdümlü guruplar ve akli kalbi körelmiş İslam dan gafil millet gerçeğinden habersiz bir takım zevat
Baba ve oğul Esed döneminin kanlı kirli ve mezhepci politikaları nedeni ile muhaberat dedikleri canavarlar eliyle binlerce insanı katletmesini binlerce insanı mahpushanelerde işkence altında tutulmasını mallarını gasp etmesini canlarını ve ırzlarını telef etmesini binlerce insanın sürgün edilmesini üstüne üstlük PKK denilen canilerle yıllarca bekaa vadisinde teşkilatlanıp kol kola sırt sırta vererek ülkemizin ve bölgemizin kanını emmesini uyuşturucu silah insan ve organ kaçakçıları ile yıllarca işbirliği yapmasını görmezden gelerek
Kısaca adeta ESED seviciliği yaparak
Suriye nin yeni dönemini yerli çocuklarının yönetimini ve istikrarını kötüleyip karalayarak dinci TERÖRİSTLER diye damgalayıp avazları çıktığınca bağırmaları ve ülkemizin başarılarını görmezden gelip küçümsemeleri mankurtlaşma değil de aymazlık değil de ihanet değil de nedir acaba
TÜRKİYE nin en hayati üç kırmızı çizgisinden birisi güney politikalarımız değilmi dir
Ülkemizin güney sınırlarını terörden temizleyerek güvenlik güçleri ile tahkim etmesi ve iyi komşuluk ilişkileri geliştirmesi neden karalanıp küçümsenmektedir
Bu haksız ithamlar
Merhum Adnan Menderesin yassı ada idam öncesi konuşmalarını hatırlatmaktadır
“Onlar her güzel şeyi karalamışlar her iyi şeyi kötülemişlerdir ve asla takdir etmemişlerdir”
Bu İSRAİL İRAN savaşın ahlaki ve batını yönüne baktığımızda
“Sizin şer gördüğünüzde hayır hayır gördüğünüzde şer olabilir” ilahi hükmünü “Men dakka dukka” diyerek İSLAM ülkelerinin özellikle de İRAN rejiminin ve de Körfezin aynaya bakmasını ve iğneyi değil çuvaldızı kendilerine batırmaları gerekmektedir diye özetlemek isterim
Şimdi yeniden
İSRAİL İRAN savaşının detaylarına bir göz atalım
SAVAŞ 9 milyonluk ve 22 bin km karelik stratejik bir derinliği olmayan İSRAİL ile 90 milyonluk ve 1.648 bin km kare stratejik derinliği olan İRAN arasında yapılmaktadır
Savaş nedeni olarak İRAN ın nükleer bomba yaptığı iddiası ileri sürülerek saldırı yapılmaktadır ki İran ın asla nükleer bir silah üretmesini hem batı dünyası ve hem de körfez istememektedir
Ancak
İSRAİL in illegal olarak 1963 ten beri atom bombası yaptığını ve hala da yapmakta olduğu bilinmesine rağmen ne uluslararası toplum ne de dünya bu hak ve hukuk tanımazlık karşısında sessiz kalmakta ve hiçbir hukuki işlem yapamamaktadır
İşin aslına geldiğimizde
İran uluslararası atom enerji kurumu üyeliğini saldırı yapılıncaya kadar açık ve legal olarak sürdürmüş enerji atom gurubu tüm NÜKLEER tesislerin yerlerini ve en ince detaylarına varıncaya kadar plan ve projelerini kaydedip ayrıca İsrail ve ABD ye bildirmesine karşın
İRAN enerji ve tıpbi gereksinmelerini karşılamak amacı ile uranyum zenginleştirmesini yüzde 60 lar düzeyinde tutmaya devam ede gelmiş dini lider Ali Hamaney in fetvası gereğince de nükleer silah ve de kimyasal silah yapmanın haram olduğu gerekçesi ile bomba yapmamış ancak bu kapasiteye de ulaşmış gözükmektedir
Ali Hananey in hedef olarak seçilip imha edilmesi konusu şimdilik uzak bir ihtimal olarak gözükmektedir
Çünkü İsrail yayılmacılığının ve batılı güçlerin hali hazırda böylesi bir düşmana olan ihtiyacı henüz bitmemiştir
Eğer ABD ve Koalisyonu
İster rejim değişikliği amacı ile isterse harita değiştirme amacı ile böylesi bir kara savaşına dahil olur ise pabuç çok çok pahalıya mal olacak hem İRAN kaybedecek ve hem de İSRAİL kaybedecek nihayetinde ABD de çok büyük güç kaybetmiş olacak AB ülkeleri enerji krizine girecek dünya ise yeniden bir iktisadi kriz ile karşı karşıya kalmış olacaktır
Temennimiz odur ki
İyi bir zamanlama ile NATO toplantısı erifesin de gerçekleştirilmiş olan bu 12 gün gecesi ilan edilen ATEŞ kese her üç tarafın da uyarak bu kör ve batını teopolitik savaşın bir an önce bitmesi ve ihtilafların diploması ile çözülmesi bölgenin acilen sükuna erdirilmesi sağlanmış olur
İnşa ALLAH bu NATO toplantısında GAZZE nin işgalinin sona erdirilmesi için de etkili bir karar alınmış olur
Dünya kamuoyu halkları ise
Saldırgan İsrail in hali hazırdaki GAZZE katliamlarına devam etmesini ahlaksız hukuksuz ve sınır tanımayan saldırgan politikalarını protesto ederek meydanları doldurmaya da devam etmektedir
SONUÇ
Azerbaycanın Karabağ kurtuluş yıldönümü kutlamaları gününde
Ermenistan başbakanı sayın Faşinyan ın İstanbula gelmesi ve cumhurbaşkanı ile iki ülkenin karşılıklı iç ve bölgesel konuları görüşme ihtiyacında olması da göstermektedir ki
TÜRKİYE zannedildiği gibi anlamlı yanlızlık çekmemekte ve dış politika da liderler diplomasisinde de itibarlı bir konumda bulunduğu da aşikardır
Türkiye bu savaşın tarafımı dır elbette ki hiç şüphesiz tarafı dır
Çünkü komşuda pişen size de düşer demişler
Ancak bu tarafgirlik TÜRKİYE nin her şeyin farkında olarak tüm senaryolara da hazırlıklı olması kaçınılmaz bir zarurettir ve her türlü senaryoya olan hazırlıklı olmak bir beka davası olarak görülmektedir
Ancak ülkemizin konjontür gereği fiili bir durum söz konusu olmadıkça bu savaşa iştirak edip benzin döküp alevlendirmeye de ihtiyacı yoktur
Sadece tüm diplomasi kanallarını açık tutarak pskolojik istihbari teyakkuz ve tedbir alanları ile sınırlı kalacak ve sulh çabaları ile de sürecektir
Çünkü savaş ancak “Kuvvetlerin tasarrufu” prensibi ile kazanılabilir
Kuvvetlerin tasarrufu demek
GÜCÜ tüm unsurları ile KUVVETİ tüm bileşenleri ile ana stratejik hedef doğrultusunda geliştirerek eğitimli ve hazır vaziyette tutmak demektir ki bu hayati prensibin stratejik üstünlük sağlanarak gerçekleştirilmesi ile en azından kuvvet dengesinin sağlanması ile savaşta da barışta da üstünlük kurulabilir ve zafer temin edilebilir
Aksi taktirde savaş da barış ta her zaman kaybetme riskini taşır
Özetle reel politik dersi bizlere şunu söylemektedir
Dünyadaki güç ve kuvvet merkezlerini gör ve iyi tanı güç ve kuvvet dengelerini iyi tespit et oynanan büyük oyunu gör küçük oyunlara ve tuzaklara dikkat et dostlarını ve düşmanlarını derinden tanı ve tüm bunlara karşı tedbirli ve hazırlıklı ol diyor
Kısaca hazır ol cenge sulhu salah istiyorsan demiş atalarımız
Ne güzel de söylemişler içimizdeki turuva atlarına ve de beşinci kol faaliyetlerine daha hassas ve dikkatli olmak kayıt ve şartı ile
Vesselam
SM. Şazeli