Bizim mahalleden bir akademisyen şöyle diyor: “İslamcılığın öldüğü konusunda Olivier Roy’a katılacak gibiyim.”
Bir başkası da “İslamcıların demokrasi ve cumhuriyetle dertleri nedir, neyi istediler de bu sistem engel oldu” diyor.
Bu yazıda birincisini ele alacağım.
Ben yıllardan beri “Sahih İslam’ın bütünüyle yaşanmasını, yayılmasını ve ümmetin birliğini dava edinen Müslümanlar var oldukça İslamcılık ölmez” diyorum.
Doğru İslam anlayışı; Kur’an, Sünnet, sahâbe uygulaması, bunlara dayandığı kesin olan mezheb imamlarının ictihadları kaynak olarak kullanılmadan mümkün olmaz. İslam beşer aklının ürünü değil, Allah Teâlâ’nın vahyinin ürünüdür. Akıl din kuralı koymak için değil, dini anlamak, metinleri yorumlamak, yaşanan çağda Müslümanlara çözüm üretmek için devrededir; bunu da yine Hz. Peygamberden (s.a.) itibaren örnek devirlerde uygulanan usul ile yapacaktır.
İşte bu usul ile anlaşılmış olan sahih İslam yalnızca iman, ibadet ve ahlaktan ibaret değildir; hukuk, sosyal, siyasal… hayat alanlarını da kaplamaktadır. Bu alanlara ait de emredici, yasaklayıcı veya yol gösterici kutsal metinler (ayetler, sahih hadisler, icmalar) vardır. İslam ile hemhâl olmuş İslam alimleri yorumlar ve ictihadlar yaparak İslam’ın, her hal ve kârda, her zaman ve mekânda uygulanabilir olduğunu ortaya koyarlar ve bunun nasıl olacağını açıklarlar.
Roy gibilerin temel hataları, İslam bütününü akıllarınca parçalamak ve meselâ hukukla veya siyasi sistemle veya ekonomi ile dinin alakası olmadığını iddia etmektir. Bu iddianın İslam dini, aklı ve usulü içinde yeri yoktur ve olamaz.
Şimdi Roy’un “siyasal İslam”dan ne anladığına ve niçin onun öldüğüne hükmettiğine, yazdıklarının özetini naklederek bakalım ve cevabımızı verelim.