Yerli yersiz kullanılan, maksadından saptırılan ve merhum Âkif’in bir şiirinden alınan “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı-Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” cümlesinin doğru anlaşılmasına yardımcı olmak istiyorum.
	Birçok insan farklı sebeplerle bir kanaat ve inanca sahip oluyor, önce (peşin) sahip oluyor, sonra bu inancı veya kanâati ispat için delil arıyor; doğru olanı inanç ve kanâate delil ile ulaşmaktır. Birinci yöntem taklitçilerin, ikincisi düşünür, araştırmacı ve müctehidlerin yolu, yöntemidir.
	Bir önemli kusur daha var:
	Bir haber duyuyorlar, dedikodu pazarı sosyal medyadan dinliyor veya okuyorlar; tahkik etmeden, ilgili bilginin kaynağını, varsa onun cevabını okumadan inanç ve kanaat sahibi oluyor, onu yayıyorlar; halbuki Allah Teâlâ bir haber aldığımızda onun doğruluğunu araştırmamızı emrediyor.
	Şimdi merhum olan bir hocamızı bayram ziyaretine gitmiştik, yeri ve zamanı olmadığı halde hakkında farklı kanaat taşıdığımız bir şahıstan bahsetti ve o “Müslüman alimin”, adını verdiği bir kâfirden daha kötü olduğunu söyledi.
	Ben de sussam belki olurdu; çünkü meclis özeldi, fakat susamayıp sordum:
	Hocam, bu kişinin hangi sözü ve yazsını okudunuz da bu sonuca vardınız?
	Cevap verdi:
	Hiçbirini okumadım ve okumam, ben yeterince bilenlerden dinledim!
	Şimdi Âkif merhumun o meşhur beytine gelelim:
	Onu kıskananlar veya başka bağlantısı olanlar bu mısraı ele alıp Âkif’in sünneti inkâr ettiğini, her önüne gelenin ictihad edebileceğini söylemiş olduğunu iddia ediyorlar.