İNSANLIĞIN VİCDANI KÖRELİYOR MU UYANIYOR MU?
MAKALE
Paylaş
08.11.2025 13:16
191 okunma
Prof. Dr. Celal Kırca

İnsanlık, günümüzde bir yandan bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin zirvesine  doğru yol alırken, diğer yandan  da ahlâkî ve vicdanî duyarlılığını önemli ölçüde  kaybediyor. Bilindiği gibi vicdan, “insanın iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt etmesini sağlayan derunî  bir muhasebe yetisidir.”  Ancak insanın fıtratında sadece iyiye ve doğruya yönelme  eğilimi değil, aynı zamanda kötülüğe yönelme eğilimleri  de mevcuttur.  Bu nedenledir ki insanın  fıtratında   yer alan nefsanî arzular ve menfaat kaygıları başta olmak üzere  toplumsal yozlaşma, onun iyiye ve doğruya  yönelmeyi ifade eden vicdanını, köreltme potansiyeline de sahip bulunmaktadır.  Nitekim “Ona (insana) hem kötülüğü hem de (kötülükten) sakınmayı (hayr ile şerri) ilham etti” [1] ayeti de  insanın fıtratında yer alan  hem kötülüğe yönelme eğilimine, hem de ondan  sakınma yetisine işaret etmektedir.

Kur’an’da vicdan kavramı  geçmese de  bu kavramın  anlamını ifade eden “kalp”  kavramı mevcuttur.  Zira Kur’an’a göre kalp, sadece biyolojik bir organ değil, aynı zamanda ahlâkî idrakin de merkezidir. Kalbin katılaşması, vicdanın köreldiğini de içermektedir.   Nitekim Yahudilerle ilgili olan “Bundan sonra kalpleriniz katılaştı, taş gibi, belki ondan daha katı oldu, çünkü bazı taşlar vardır ki onlardan ırmaklar kaynar, bazı taşlar da yarılıp içinden su fışkırır, bazısı da Allah korkusundan yuvarlanır gider, Allah işlediğinizden gafil değildir.[2] ayetinin muhtevasından, vicdanların köreldiğini ve körele bilineceğini anlıyoruz. Nitekim günümüzdeki mevcut  savaşlar, yoksulluk ve çevre felaketleri karşısında bazı toplumların sessiz kalması, buna karşılık tüketim çılgınlığı, bireyciliğin kutsanması,  vicdanların köreldiğini  de  gösteriyor.

Günümüz dünyasındaki savaşlar, göçler, yoksulluk ve  açlık,  milyonları etkilediği halde, teknoloji, tüketim kültürü ve konfor  sayesinde duyarsızlaşan; bencil ve çıkarcı bir kişiliğe bürünen  insanların bu duruma sessiz  kalmaları, vicdanlarının körelmesinden başka  bir anlam ifade etmiyor. Vicdanların  köreldiğini gösteren diğer olgu da sosyal medyanın  bu duruma bigane kalması  ve daha da  kötüsü “gösteri nesnesi” haline getirmiş olmasıdır.  Nitekim   bu durum, Gazze olaylarını da geçmişte tıpkı Irak savaşında  olduğu gibi televizyon kanallarının aylarca bombalanan insanların ölümlerini ve acılarını  görmezlikten gelerek  yıldız savaşlarını andıran bir   görüntü ile vermelerine benziyor.

İnsanoğlu bugün, tarihin ilmî ve en ileri teknolojik dönemini yaşasa da bu ilerleme, kalpleri yumuşatmıyor, vicdanları uyarmıyor, bilakis daha da katılaştırıyor.  Nitekim dünyanın dört bir yanında kanlar akıyor;  açlıktan insanlar ve  çocuklar ölüyor; yaşanan   bu zulümlere karşı  genellikle insanların sessiz kalışı, vicdanların köreldiğini düşündürüyor. Ekranlarda acı görüntüler izleniyor ama birkaç saniye sonra başka bir videoya geçiliyor. Duygular hızla tüketiliyor. Vicdanlar,  birkaç dakikalık “seyirlik” bir  görünüme hapsediliyor ve ölümler  de  sadece istatiksel  bir anlamdan öte  geçemiyor.

Bu nedenle insanlık, bugün ciddî bir vicdan sınavı veriyor. Bir yanda menfaat, vurdum duymazlık, ihtiras ve doyumsuzluk,  vicdanları baskı altına alırken ; diğer yandan da   vicdanları körelen insanların  bu zulümleri  ve haksızlıkları karşısında buna  tahammül edemeyen  insanların vicdanlarını da uyandırmaya vesile oluyor. Bu bağlamda “Allah bir kavmi, onlar kendilerindekini değiştirmedikçe değiştirmez[3] ayeti, insanlığa hem umut veriyor, hem de  bir çıkış yolu  gösteriyor.  Zira bu  ayet,  bir taraftan toplum vicdanlı ise,  bunu  değiştirmeden korumasını istiyor; değilse bu insanların kendilerini  değiştirmedikçe  bu badireden kurtulamayacaklarını haber veriyor.

Bu nedenledir ki vicdanların kararması da uyanışı da ilk  önce insanın kendisinden  başlıyor ve  daha sonra  topluma sirayet ediyor. Bunun için de insanın yüreğinde bir kıvılcımın çakması gerekiyor. Konfüçyüs’ün “Karanlığa küfredeceğine bir mum yak” sözü de  tam bunu ifade ediyor.  İnsan, bir mum ışığından ne olacak? dememeli.   Hz. Peygamber de İslâm’a davetini   ilk öce bir kişiyle  başlamamış mıydı? Daha sonra insanların İslâm’a  girmeleri   tek tek gerçekleşmemiş miydi?   Bu da yerinde ve zamanında  kalplerde yakılan bir ışığın, zamanla ateşe dönüştüğünü;  şirkin ve  zulmün soğuğu ile üşüyen ve titreyen insanlara da  çare olduğunu gösteriyor.

Nitekim Peygamberimizin, “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede bir beden gibidir. Bedenin bir uzvu rahatsız olursa, diğer organlar da o acıyı duyar.” [4] sözü,  bu gerçeği  yansıtıyor. Yine Hz. Peygamber’in  “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.” [5]  sözünden de  bu anlaşılıyor. Sorun  şurada ki acaba  Müslümanlar, bugün  birbirlerini  ne kadar seviyor ve tek vücut gibi hareket  edebiliyor?!

Bununla beraber günümüzde  her ne kadar sevgi bağı zayıflasa ve insanların vicdanları  körelse de  Müslümanlığın potansiyeli,  sevgi bağını güçlendirerek vicdanları yeniden  uyandıracak  bir imkâna  da sahip bulunuyor.  Yeter ki her Müslüman, bu bilgi, bilinç ve  iradeye  sahip olsun ve Kur’an’ın kılavuzluğuna  ihtiyaç  hissetsin! Bu ona  yol gösterecek ve  körelmiş vicdanları  uyandıracaktır.  Nitekim Gazze olayları nedeniyle hem İslâm aleminde, hem de  Batı’da  yapılan mitingler, eleştiriler ve Sumud, bunun  bir örneğidir ve vicdanların tamamen körelmediğini ve uyanmaya başladığını da  göstermektedir.  Çevre bilinci, hayvan hakları, adalet ve eşitlik talepleri de dikkate alındığında bu uyanışın, sadece  acıyla ve zulümle  ilgili olmadığı, insanlığın huzuru  ve  rahatı için  de olduğu  unutulmamalıdır. Bu nedenle  genç kuşakların ve bazı insanların, haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe karşı gösterdikleri duyarlılık ve  maneviyat arayışları, gelecek için umut vaat etmektedir.[6]

 


[1] Şems,91 /8.

[2] Bakara,2/74

[3] Ra’d, 13/ 11.

[4] Buhârî, Edeb 27.

[5] Müslim, Îmân 93.

[6] CharGPT’den  de yararlanılmıştır

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya