Burç Arapça bir kelime olup sadece gökteki yıldız kümeleri için değil, dağların zirveleri, kalelerin yüksek kuleleri ve şehrin yüksek binaları için de kullanılan bir kavramdır. Astrolojide ise burç, güneşin bir yılda takip ettiği düşünülen yörüngenin sembollerle gösterilen on iki takımyıldızdan her birine verilen isimdir.
Eski müneccimler dönemlerinin sınırlı araçlarıyla bazı yıldızlar tespit etmişler, bunlara çeşitli isimler vermişlerdir. Bu yıldızların dünya etrafındaki dairesel bir felekte bulunduğu ve onunla birlikte hareket ettiği var sayılmıştır. Bu anlayış doğrultusunda gökler âlemi küreden meydana gelen, daima dönen, ruha sahip, canlı ve akıllı varlıklardan oluştuğu düşünülmüştür. (bk. Tevfik Fehd, “İlm-i Ahkam-i Nücûm”, DİA, İstanbul 2000, XXII, 124-126. İlhan Kutluer, “Felek”, DİA, İstanbul 1995, XII, 303-306; Kürşat Demirci, “Burç”, DİA, İstanbul 1992, VI, 421-422).
Burçlarla ilgili ortaya atılan bu iddianın İslam açısından bir geçerliliğinin ve değerinin olduğu söylenemez. Kur’an’da “O, geceyle gündüzü, ayla güneşi sizin hizmetinize verdi; yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Bunda aklını kullanan bir topluluk için önemli ibretler vardır.” (Nahl 16/12) buyurulmuştur. Bu ayet gök cisimlerinin akıllı ve iradeli varlıklar olmadıklarının açık delilidir. Nitekim gök cisimleri, diğer cansız varlıklar gibi Allah’ın iradesi ve kudretiyle yaratılmış ve yine O’nun irade ve kudretiyle hareket eden varlıklardır. Sözgelimi ateş yakıcı, su ise rutubetli kılınmıştır. Ateşin yakması veya suyun rutubeti onların canlı olduğunu göstermez. İnsanlar bunlardan yararlanır ama hiç kimse onları ruh sahibi akıllı varlıklar olarak görmez.
Buna göre gökyüzünde bulunan yıldızlar ve burçlar yaratılmış olmak bakımından evrenin diğer unsurlarından farklı değillerdir. Bunların diğer varlıklara etkisi, dünyadaki cisimlerin birbirine etkisi gibidir. Demek ki Allah katında gökte bulunan bir cisim ile yeryüzünde bulunan bir cisim arasında değer bakımından bir farklılık bulunmamaktadır. (Cağfer Karadaş, Kelam Düşüncesinde Allah ve Alem Anlayışları, Ankara: Anadolu Ay Yayınları 2022, s. 104-114).
Bu bilgiler doğrultusunda yıldızların insanları ve olayları etkilediği inancına dayanan sözde bilim astroloji ile yıldız falcılığı ve müneccimlik İslam açısından geçersizdir. Üstelik bunun inanç ve psikoloji bakımından türlü sakıncalar barındırdığı bir gerçektir. İnanç bakımından böylesi bir kabulün kâdir-i mutlak Allah inancıyla bağdaşır bir tarafı bulunmamaktadır. İnsan psikolojisi bakımından ise burçlara inanma, bir beyin yıkama faaliyeti olup kişiyi belirlenmiş duygusal kalıplara sokma girişimidir.
Öte yandan burçların karakteri belirlediği ve geleceği etkilediği algısına bir kişinin sokulması, psikolojik mühendislik çalışmasıdır. Böylece kişi yaptığı iyi şeyleri burcunun olumlu özelliklerine; kötü şeyleri ise olumsuz özelliklerine bağlamakta; başarısızlığına ve hatasına burcu gerekçe göstermektedir. Sözgelimi “Ne yapayım, balık burcundanım başka türlü davranamam” gibi bir bahaneye sığınmaktadır. Bu şekilde sözde bilim astroloji tarafından belirlenmiş duygusal bir kalıbın içine sokulmak suretiyle kişi, iradesi elinden alınmış, beyni yıkanmış, etkiye açık bir şahsiyete dönüştürülmüş olur.
İslam’ın kader anlayışıyla astroloji arasında bir benzerlik veya bağ kurmanın da hiçbir geçerliliği yoktur. Yukarıda belirtildiği gibi Yüce Allah, insanı ihtiyarî fiilleri çerçevesinde mutlak özgür kılmıştır. Bir kişi şartları ve imkanları gözeterek bir fiil yapmaya niyet ederse Yüce Allah onu engellemez, iyi iş yaparsa mükafat verir, kötü iş yaparsa cezasını keser. Dolayısıyla insanın iradesi dahilinde olan fiilleri kendi dilemesiyle meydana gelir, ahlakını kendisi oluşturur, duygularını kendisi yönlendirir, dolayısıyla sorumluluk da kendisine ait olur.
Bu kararlarını oluşturmada insana dış ve iç etkenlerin birtakım etkileri olabilir ama son karar kişinin kendisine aittir. Bu etkiler insan, cin, şeytan, hayvan ve bitki gibi canlı varlıklardan gelebileceği gibi cansız varlıklar olan dağ, taş, dereler de gelebilir. Belki en son ve en az etki uzayda bulunan yıldız veya gezegenlerden gelmesidir. Sözgelimi Bursa’da yaşayan bir kişiyi gökteki burçlar değil; sıcağı, soğuğu ve suyuyla Uludağ daha çok etkiler. Ama hiç kimsenin aklına Uludağı bir burç olarak görmek gelmez. (bk. Cağfer Karadaş, Kaderin Sırrını Anlamak, Ankara: OTTO Yayınları 2018, s. 161-164).
26 Cemaziyelevvel 1447 / 16 Aralık 2025