İsrail İran’a saldırma cesaretini nerden aldı. Akla ilk gelen ABD olabilir. Evet, ABD’siz İsrail Ortadoğu’da barınamaz. Ancak, İsrail’i asıl cesaretlendiren İran’ın, İsrail ile Gazze ve Hizbullah arasındaki çatışmalarda, birçok üst düzey komutanının, İsrail tarafından katledilmesine karşı, İran’ın füze saldırılarının İsrail demir kubbe hava savunma sistemlerini geçip, İsrail’e ciddi bir zarar verememesidir. İran’nın güçlü bir savaş uçağı ve hava savunma sistemine sahip olmadığı zaten bilinmektedir. İsrail’e yaptığı füze saldırılarının da sonuç vermemesi, İsrail’i cesaretlendirmiştir. Ancak 12 gün süren İran-İsrail savaşında görüldü ki, hani bir söz vardır “turpun büyüğü torbadaymış” misali, İran asıl geliştirdiği ses hızını aşan, demir kubbeye girdiği zaman yörünge değiştiren ve içinden bir sürü yeni savaş başlıkları İsrail’i fena vurmuştur. Sonuçta İsrail kurulduğundan bu yana, böyle yıkıcı saldırı görmemişti. Önemli şehirleri ve tesisleri çok fena yıkıma uğradı. Eldeki resmi kayıtlara göre, 40 bine yakın İsrail vatandaşı, İran saldırılarından zarar gördüğü için hükümetten yardım talebinde bulundu. Birçok İsrail’li ülkeden kaçtı. Hele bir yurt dışı yolları tam açılsın. Gazze saldırıları başladığının 6. Ayında İsrail’i terk edenlerin sayısı 500 bin olarak açıklanmıştı. İsrail vatandaşlarının çoğu çifte vatandaştır ve rahatlarına fazla düşkündür. Zaten şu an ki Netayahu koalisyon hükümeti, aşrı milliyetçi ve dinci bir yapıdır. Seçmenlerin yarısı Netanyahu’nun saldırgan politikalarına karşıdır. Bu savaş karşıtları, bu kadar yıkıcı ve zor bir savaşın hesabını soracaktır. İlerleyen günlerde hayat normale döndüğünde, İsrail kesin olarak karışacaktır. Bu savaştan İsrail’in pek bir kazancı da olmadığı ortada. İran’ın nükleer tesislerinin tam vurulduğu ve nükleer bomba yapımının önlendiğini kanıtlayan elde bir delil yok. Netanyahu ve hükümetinin devamı pek mümkün görünmüyor. Ayrıca İsrail bu saldırgan politikalarını gözden geçirerek, böyle hoyratca saldırılar yapamayacaktır. Çünkü güvendiği hava savunma sistemi demir kubbe, İsrail’i artık koruyamamaktadır.
İran’a gelince
İran 1979 Şii Devrimi’nden bu yana maalesef, İslam Dünyası’nda büyük huzursuzluk kaynağı olmuştur. Başta Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de olanlar ortada. İslam Dünyası’nda bu bölünmeyi tahmin eden Batı, İran’ın Şii yönetimine yeşil ışık yakarak, Humeyni’nin Paris’ten İran’a taşınmasına engel olmamıştır. Bu iş bir Batı projesidir. İran’nın Şii’liği farklı bir din gibi görmesi ve kendinden olmayan Müslümanlara düşmanlık yapması, iki büyük yıkıma yol açmıştır. Birincisi Ortadoğu’daki Arap devletlerini ABD ve İsrail’in yanına itmiştir. Arap ülkeleri İsrail ile İbrahim Kalkanı/Anlaşması oluşturmaktadır. İkincisi ABD’den silah alarak milyarlarca doların Batılı ülkelere akmasına sebep olmuştur. Bu ara İran halkını İsrail ve ABD düşmanlığı ile motive etmektedir. Ancak son savaşta görüldü ki İran her ne kadar İsrail’i yıpratsa da kendi ülkesini ve üst düzey komutan, yönetici ve bilim adamlarını koruyamamıştır. Ayrıca, Trilyonlarca liraya mal olmuş nükleer tesisleri ve diğer tesisleri koruyamamıştır. ABD saldırılarına yeterli karşılık verememiştir. Güvendikleri Rusya ve Çin’den yeterli destek görmemiştir.Yani, her bu kavgada her iki taraf sopayı yemiş ve kavganın gerçek galibi yoktur. “ZAFER YA DA HİÇ” sözü tam da bu durumu anlatmaktadır. Şimdi; İran’da zorlama zafer kutlaması bitmesinin ardından İran’da da sorgulama başlayacaktır. Petrol zengini ülkede halk sefalet içinde. Petrol paraları ülke dışındaki vekil güçlere ve nükleer tesislere akıtıldı ve hepsi boşa gitti. Suriye’de elinden gitti. Halk bütün bu olumsuzlukları sorgulayacaktır. Bu sorgulama İsrail’de ki gibi üst yönetimde de olacaktır. Yeni seçilen reformcu cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın eli güçlenecek ve daha ılımlı bir yola girmek zorunda kalacaktır. Sırada ABD de var. ABD’yi küreselciler, silahçılar ve TRUMP arasında beklenmektedir. Bazı eyaletlerde provalar yapıldı.