İçinde yaşadığımız hayatta, cep telefonları artık insandan ayrılmaz, ona lazım-ı gayr-ı müfariğ bir nitelik kazandılar. Zira telefon fonksiyonlarının çok ötesinde gündelik hayatın işleyişinde farklı işlevler gören aparat haline dönüştü.
Dolayısıyla bugün haber kanalı, fotograf makinası, eğlence, toplu taşıma bileti, iletişim, epistemoloji, eğlence, televizyon gibi aklınıza gelebilecek olan tüm etkinliklerin küçük bir makinadan ve üstelik bir zaman ve mekana kayıtlı olmaksızın hayata girmesi ve hatta günün tamamını kapsayabilmesi en başta bir kuşatıcılığı akla getirmektedir.
Modern zamanlarda özellikle sosyal bilimler literatürüne baktığımıza zaman, bakıye kalan düşüncelerden birisi “bugünün modern insanının geride kalan tüm zamanlara göre ciddi bir gelişmişlik ve ilerleme kaydettiği” şeklinde not edilebilir. Zaten modernlik bu anlamda insanın Tanrı’ya referansta bulunmadan bir dünya kurma inancı ve girişimini ifade ettiği için “insan”ın öne çıktığını görmekteyiz. İnsanın kendisine olan güveni, tabii ki onun dünya, evren ve tabiatla olan ilişkisini de dönüştürmüştür. Bu bağlamda insan(lığ)ın kendisini bir Tanrı gibi hissettiği kuşkusuz.
Hele postmodernlikle birlikte yükselen öznellikler insanın kendisini bir mikro tanrı gibi hissetmesini sağladı. Karşılıksız özgüven pompalanan insan, şimdi enaniyeti üzerinden karşılıksız çıkan fakat henüz bunu anlayabilecek durumda olmayan hayat yaşamaya devam etmektedir. Giderek kaybettiği fakat bunu özgürlük zannettiği hakikatin yokluğu, kısa bir süre sonra Hz. Peygamber’in ifadesiyle “kaybolduğu vadide” gezindiğinde farkına varılacaktır.