Çekirdek aile, aile ile ilgili tüm konuşmalarımızda, ana esas olarak yer alıyor. Halbuki bizlerden bir kuşak öncesinde böyle değildi bu; evlerimizde birer hala, dayı, büyükanne, büyükbabaya her zaman yer vardı. Gerçi şimdi tekil yaşama örnekleri özendiriliyor özellikle 1+1 şeklindeki tüm şehir mimarisinde, bu da ayrı konu. Ailelerimiz gerçekten de karı-koca ve çocuklardan mı ibaret?
Aile tartışmaları gündemi tutmaya devam ederken, tartışmanın odağında her seferinde olduğu gibi yine; kadın-erkek güç ilişkisi yer alıyor. İki cinsin karşılıklı gövde gösterisine dönüştürülen güç geriliminden mi ibarettir aile hukuku? Hasbelkader aynı evi paylaştığımız teyze, hala, büyükanne, büyükbaba gibi fertler, halen aileden sayılmakta mıdır yoksa onlar süresi mahdut konuklar mıdır? Evlenmeyenleri veya evlenip de çocuk sahibi olmayanları nasıl tanımlayacağız? Güç ilişkisi üzerine kurulan tüm yapılarda olduğu gibi, bu kişiler ancak paraları veya mülkleri olduğu zaman mı bir yer edinebilecekler ailelerimizde? Ya herhangi bir varsıllıkları veya sosyal güvenceleri yoksa, onları kimler olarak göreceğiz?
Egoizm çağımızın keyif ve zevk anlayışını biçimlendiriyor. Carpe di em anlayışında aslında kendinden başkasına yer vermeyen, alan açmayan egoist bir insan teki var. Modern düşünce, şüphe ve güvensizlik üzerine inşa edildi. Bu bakış açısı; kendimiz dışında herkesi öteki, yabancı, hatta düşman olarak görmeyi öğretti bize. Hukuk, adeta nükleer yalnızlığı içinde, giderek tek başınalığı artan insanı, korumak adına şekillenirken, geleneksel aile de giderek küçüldü. Hem ekonomik çevrenin dayattığı zorunluluklar hem de dünyaya bakışımız daha ben merkezli oldukça, geniş aile kırsala kovuldu, çekirdek aile fikri iyiden iyiye perçinlendi.