FARKINDA MISIN

SEN MARKET MARKET DOLAŞIRKEN
ÇOCUĞUNU NE HALE GETİRDİLER?

Bir söz vardır, bilirsiniz. “İmam bişi yaparsa. Cemaat çok daha bişi yapar” şeklindedir. Siz imamın yerine uygun bir sıfatı koyabilirsiniz.

Malum, Özgür Özel de bu sıfatı taşıyanlardan. Ortaya çıkan görüntülerden anlaşıldı ki, mezarlıkta rakı ile bir anma olayı yaşamışlar. Olabilir herkesin meşrebine, keyfine, inancına, gelenek ve göreneğine göre bir anma, kutlama, yad etme şekli, ritüeli olabilir. Bunu özel salonlarınızda, evinizde yapar, işinize bakarsınız.

Mezarlıkta yaparsanız eleştiri alırsınız.

Siz mezarlıkta böyle bir şey yaparsanız, arkanızdakiler de gelip mezarlık için meyhane, restoran açabilir.

Bazı okuyucularımız verdiğimiz örnekten rahatsız olmuş olabilirler, hatta kızıyor da olabilirler.

Kızmasınlar.

Dahası var. Bu arada bazı müptezeller değişik yerlerde değişik kılık kıyafetlerle namazla alay eden videolar çekmeye başlamışlar.

Çok komik bir iş yapıyormuş gibi bir de gülüyormuş bu müptezel komikler.

Benim merak ettiğim bunlar piyangodan çıkmadığına göre analarının babalarının var olup olmadığı.

Gerçekten yaşıyorlar mı?

Belki içlerinden birinin bir babası var ve o baba bir zamanlar “cumaya gittiği için çalıştığı yerde taciz edilmişti.” Belki de o sırıtan kızlardan birinin annesi başörtüsünden dolayı işten atılmıştı.

Ama sıkça ve çokça görmüyor muyuz, anneler tesettürlü. Kızların göbekleri açık.

Ve bu anormallik olmuş normal. Yüzler artık kızarmıyor vicdanlar sorgulanmıyor.

Cuma tacizine uğrayan baba, başörtüsü aşağılaması yapılan anne bunu çocuğu ile paylaşıp durumu anlatmazsa, değerlerinin değerini anlatmaz çocuğunu sosyal medya ve arsız bir güruha teslim ederse başka ne olur.

Yaşamımız artık “herkes böyle yapıyor abi” modunda değil mi?

Bunu maalesef çoğumuz ve bazı okuyucularımız da yapıyor mu yapıyor.

Bugünlere biraz da bu bazı okuyucular yüzünden gelmedik mi.

Çoktandır bu konuları “oluruna” bırakıp, sıkışınca kolayından bir “reis” eleştirisi yapıp ekonomi uzmanı kesilip, çarşı pazara düşmedik mi?

Gözünüzün içine baka baka memleket değerlerini ve siyasetini “patatiiiz soğana” indirgeyip sizi değersizleştirmelerine, ekonominiz ve sizinle kafa bulup paralarına para katan arsız güruhun peşinden gitmediniz mi?

Unutmuş olmalısınız ama unutmayın.

Arsız güruha göre 2019 da dolaşıma soktukları patatiiz ve soğanı şimdi en az 500 liraya yiyebilecektik.

Eee,noldu da olmadı?

Siz, “ekonomi elden gitti, açız açız!” diye yaygara basanların peşine takılıp market market dolaşır, evde Ayçiçek yağı, un, pirinç vb stoğu yaparken onlar köşeyi döndüler. Belediyeleri yağmalayıp, çalma ve çırpmanın kitabını yazdılar.

Çaldılar da çaldılar.

Oysa bu türküyü yıllar yıllar önce, şimdi yurtdışında olan saz arkadaşları ile birlikte söyleyip muhalif olduklarını hırsız ilan etmemişler miydi?

Sen yaygara altında ezilip, “benim niye iki evim bir yazlığım daha yok, evde iki araba var ama üçüncüsü nerede” gibi yamuk bir ruh hali ile gözün hiçbir şey görmeden arsız güruhun oltasına takılmışken, onlar bambaşka kanallardan çocuklarına yöneldiler.

Bu memlekette 70’lerde sokağa çıkmanın zor, gaz bulmanın olanaksız, margarin almanın bakkal insafına bağlı olduğu yıllarda bile analar babalar değerlerini bir margarine, benzine feda etmedi.

Ekonomi gidiyor öldük bittik demedi.

Sen Cuma tacizine uğrayan baba, o insanların çocuğu olduğun için cumanın senin vicdanında bir değeri var. Sen de öyle başörtüsünden dolayı ezilen anne.

Namazla alay, sadece geldikleri nokta ama son nokta değil.

Bunu hala anlamadıysan yoluna devam et.

Hafta sonu markette indirim var!

***

BU DÜNYADAN BİR AKİF GELDİ GEÇTİ

İstiklal Marşı şairi 27 Aralık 1936 yılında vefat etti.

Dört hamal bir at arabası ile getirdikleri tabutunu hazin bir şekilde camii avlusuna bırakırken “tesadüfen” bunu fark eden üniversite öğrencilerinin örgütlenmesi ile İstiklal Marşı şairi büyük bir törenle defnedildi.

Kabaca yazdığımız bu satır aralarının okuyucularımızca araştırılıp, okunup doldurulmasını isteriz.

Akif’in yazdığı şiirler; Bülbül’den, Çanakkale Şehitleri’ne, Süleymaniye Kürsüsünden İstiklal Marşı’na kadar ne kadar muhteşemse, maalesef yaşadığı hayat ve başına gelenler bir o kadar acı ve yaşatanlar açısından utanç vericiydi.

Sadece şunu vurgulayalım.

İki yıl süren Çanakkale Savaşları esnasında, o dönemin arsız güruhu Savaşı İstanbul’dan izleme zahmetine bile katlanmadan hayatlarına devam ediyordu.

18 Mart 1915’de muhteşem deniz zaferi gerçekleştiğinde arsız güruhun bu zaferden haberi olsa da tepkisi hiç olmayacaktı.

Çünkü birçoğu, azınlıkların peşine takılmış, Çanakkale’ye giren büyük düşman donanmasının İstanbul’a geleceğine ve kendilerini istibdattan kurtaracaklarına inanıyordu.

Sanki bugünkü gibi değil mi?

Akif ise, görev gereği gittiği Arabistan’dan dönüş yolundaydı.

Meşhur Hicaz demiryolu ile dönerken savaşı merak ediyor, içi içine sığmıyordu. Geldikleri El Muazzam istasyonunda İstanbul’a bir telgraf çekerek durumu sordular.

Gelen zafer telgrafı üzerine kıbleye yönelen Akif şükür namazına durur.

Vardığı secdede uzun zaman kalışı ve kalkmayışı üzerine endişelenen arkadaşları yanına geldiğinde Akif’in mırıldandığını duyarlar.

Akif secdede şiiri yazmıştır.

Sanki savaşın içinde veya yanı başındaymışçasına, bir sinema filmi kadar gerçeğini anlatan sözlerle bezediği şiirine başlık koymamış, kahraman ordumuza ithaf etmiştir.

27 Aralık vefat yıldönümü.

Bazı talihsizlikler ne acı ölümünde de peşini bırakmayacak ve adını taşıyan kişilerin yaşadığı utanç verici olaylar ölüm yıldönümüne denk gelerek şairin ruhuna acı verecekti.

Ruhu şad olsun.

***

KÜTÜPHANEMDEN;

“KARA KUTU”
EMİN PAZARCI

SAHİ KİTAP YAYINLARI

Gazeteci-yazar Emin Pazarcı’nın 40 yıllık birikimini kaleme aldığı Kara Kutu ilginç ve şaşırtıcı birçok yaşanmış olaydan oluşuyor.

Çarpıtılan, yanlış anlatılan veya inkâr edilen olayların iç yüzünü ibretle okuyacağınız eserde ilginç fotoğraflar da yer alıyor.

Haftaya tekrar buluşmak ümidiyle

Sarper SAN