Parıltılı Cümlelerin Ardındaki Sessiz Gerçek
MAKALE
Paylaş
04.05.2025 22:00
600 okunma
Ali Akça

“Bazen en parlak kelimeler, en derin boşlukları örter.”

Misyon, vizyon, strateji... Bunlar sadece modern kurumların süs kelimeleri mi, yoksa gerçekten bir ruhun, bir yönün, bir bakışın ifadesi mi? Bu yazıda kelimelerin ışığında değil, gölgesinde yürümeyi deneyeceğiz.

Bir kurum, firma ya da topluluğun önemsediği ve öne çıkardığı bakış açısı misyonudur. Vizyon ise, o kurumun ne yönde ilerlemek istediğini, çalışanlarına ve dış dünyaya ne vaat ettiğini gösteren ifadelerdir. Sözle niyetin, niyetle yönün ifadesi…

Türkiye’de kamu kurumlarında vizyon ve misyon uygulamaları, 2000’li yılların başında başlayan stratejik yönetim reformlarıyla hayata geçirildi. 2016’dan itibaren ise bu uygulamalar daha da derinleştirildi. Her kurumun bir hedefi, bir misyonu olmalıydı artık. Bu kavramlar, kamu belgelerinde ve internet sayfalarında sıkça yer almaya başladı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın misyonu şöyle ifade ediliyor:

Sürdürülebilir kalkınma ve güçlü ekonomik büyümenin, istikrarın, adaletli gelir dağılımının ve toplumsal refahın artırılmasına yönelik politika oluşturulmasına katkı vermek, öngörülebilir ve kurala dayalı politikaları yönetişim ilkeleri kapsamında uygulamak ve sonuçlarını takip etmek.

Vizyonu ise; ülkemizin istikrarlı ekonomik gelişimini sürdürerek vatandaşımızın refahını gelişmiş ülkeler seviyesine taşımaktır. Söz güzel, niyet güçlü. Peki ya uygulama? Adaletli gelir dağılımını yıllardır sadece hayal edebiliyoruz. Ekonomik istikrarı ise görmeyeli yıllar oluyor.

Yönetim, kurumun hedef ve değerlerini belirler, vizyonunu çizer. Bu vizyonun sadece kâğıt üzerinde kalmaması için onu yaşatmak, çalışanlara benimsetmek gerekir.

Yöneticilik; bir vizyon ya da belirli amaçlar uğruna bir grubu etkileyebilme becerisidir. Ancak bu beceri, her zaman makamla birlikte gelmez. Bir koltukta oturmak, o koltuğun hakkını vermekle aynı şey değildir.

Meslek hayatımda karşılaştığım ve bugünkü düşüncelerime zemin hazırlayan bir anımdan söz edeyim. Yıllar önce Hazine’ye bir genel müdür atanır. İnsan kaynakları alanında deneyimlidir ama görev aldığı genel müdürlüğün teknik konularına oldukça uzaktır. Yazışmalarda, talepler geldiğinde önce güven duyduğu dış kaynaklara danışır, sonra konuyu havale eder. Uzmanı arar ve “şöyle bir cevabi yazı yazalım” der. Böylece konuya hâkim olduğu izlenimini yaratır. Bu davranış, zamanla bir alışkanlık hâlini alır.

Ama orada bir başka figür vardır: Konusuna hâkim, tecrübesi zirvede, yıllar boyunca gelip geçen yöneticilere işi öğreten bir uzman, boşalan bir pozisyon için, bir gün adı geçen genel müdüre yaklaşır. Haklı olarak sorar:

“Bu pozisyon için bir engel mi var?”

Aldığı yanıt ise şöyledir:

“Yöneticilik için vizyon gerek.”

Kendisinin makama samimi yönetsel vizyon becerisi ile gelmediği bilinen genel müdürün “vizyon” dediği şeyin, aslında “sadece kendisine ait bir dünya görüşü” olduğu anlaşılır. Bu söz, diğer çalışanlar arasında da yayılır. Kısa süre sonra o vizyonlu diye atanan genel müdür, kurumdan tamamen ayrılır. O günlerde içimden şu mısralar döküldü:

vizyon, misyon, strateji, plan,

Türk işi yönetimdir sonuçta,

hırslarınla durmaksızın oyalan,

kervan hep yolda düzülür.

Özellikle ülkemizde; şirketlerin ve kurumların web sitelerinde ışıltılı biçimde yazılan vizyonlar; aslında pırıltıların ardına gizlenmiş bir dünya görüşüdür. Gerçek anlamda bir vizyon, sadece kelimelerde değil; kararların, davranışların, sessiz tercihlerin içinde kendini gösterir. Farkındalıkla bakarsanız, bu sessizliği göreceksiniz.

Peki siz hiç bir kurumun vizyonu ile gerçekliği arasında böyle bir uçuruma şahit oldunuz mu? Kâğıt üzerindeki kelimelerle hayatın içinde gördükleriniz arasında bir tutarsızlık hissettiniz mi?

Belki de tam bu yüzden, vizyon dediğimiz şey en çok suskunlukta kendini belli eder. Dikkatli bakınız, eminim siz de vizyon kelimesinin bazen sadece bir süsleme aracı gibi kullanıldığını fark edeceksiniz.

Ali Akça

aliakca2009@hotmail.com

 

Yorum Ekle
Adınız :
Başlık :
Yorumunuz :

Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Ali Akça
YAZARIN ÖZGEÇMİŞİ

Ali AKÇA, Uludağ İşletme Fakültesi'nden 1982 yılında mezun oldu. Fransa'nın Montpellier kentinde, Paul Valéry Universitési'nde 1982-84 yılları arasında dil eğitimi için bulundu ve muhtelif araştırmalar yaptı. 1984-1986 yıllarında yedek subay olarak askerliğini tamamladı. Fransa'nın Rouen Universitési'nde 1992-94 yıllarında İşletme Yüksek Lisansını tamamladı. Hazine Bakanlığı’nda 38 yıl çalışıp 2023 yılında emekli oldu. Şiir ve deneme yazıları yazmaktadır.

 

sanalbasin.com üyesidir

ANA HABER GAZETE
www.anahaberyorum.com
İşin Doğrusu Burada...
İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ
BAĞLANTILAR
KISAYOLLAR
anahaberyorum@hotmail.com
0312 230 56 17
0312 230 56 18
Strazburg Caddesi No:44/10 Sıhhiye/Çankaya/ANKARA
Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı
Anadolu Ay Yayınları
Ayizi Dergisi
Aliya İzzetbegoviç'i
Tanıma ve Tanıtma Etkinlikleri
Ana Sayfa
Yazarlarımız
İletişim
Künye
Web TV
Fotoğraf Galerisi
© 2022    www.anahaberyorum.com          Tasarım ve Programlama: Dr.Murat Kaya