Batı ana akım medyalarına baktığınızda İsrail'in İran'ı bombalamasının, "İsrail'in meşru müdafa hakkını kullanması" şeklinde yorumlandığını görürsünüz... Halbuki ilk bomba atarak gerilimi ateşleyen İsrail'di. Buna rağmen bize biçilen zorunlu görme biçimi; "ne olursa olsun İsrail'in masumiyeti"yle ilgilidir. Siyonizm bu haliyle yeryüzünde adeta kendi masumiyeti ve mağduriyeti ile ilgili bir yankı odası kurmuştur...
Akademide, sanatta kurdukları geçerlilik ağları da medyada kurdukları misalde işleyip duruyor. Hatırlarsanız Roger Garaudy, son kitaplarında İsrail mitlerinden bahsettiği ve bunun düpedüz bir ırkçılık olduğunu ispat ettiği için, dünyası dar edilmişti. Fransa'da hiçbir yayınevi kitaplarını basmıyordu, kara listedeydi, hiçbir kitapçı İsrail ile ilgili olmasa bile diğer kitaplarını dahi satmıyordu. Konferansları iptal edilmiş, üniversitelerde verdiği derslere son verilmişti. Garaudy bunu, özgürlüklerin ve demokrasinin kalesi Fransa'da yaşıyordu. Ama düşünce özgürlüğü gibi tüm özgürlüklerin ana filizi olan o değerli kuvvete bir türlü yaslanamıyordu. Söz konusu İsrail eleştirisi olunca, kimse düşünce özgürlüğünden yararlanamazdı. (Okuma Önerisi: İsrail, Mitler ve Terör)
Prof. Norman Finkelstein'ın yaşadığı da benzeri bir aforoz işlemiydi. Ortaçağ'da Engizisyon Mahkemelerinin makbul bulmadıkları hakkında verdikleri aforoz kararlarının günümüzdeki yansıması da Siyonist iptal kültürüydü nitekim. Kendisi de iptal damgası yemiş bir düşünür olan Noam Chomsky: "Kimse, İsrail'in Filistinlilere gösterdiği acımasız muameleye Norman Finkelstein'dan daha iyi ışık tutmamıştır' sözleriyle ona destek çıksa da Finkelstein de bu afarozdan payını fazlasıyla almıştır. (Okuma önerisi: Gazze: Şehadete Tanıklık)