Emiroğlu Mescid’inde bir muzip, Nazlı Sait ve
ALLAHÜMME MİN-EN NAR
DURNADERE’NİN ÖTE YÜZÜ SİN-EN NAR
Diğer Türk Köylerinde olduğu gibi, Elena Kazasına bağlı Emiroğlu Köyünde de Mescid hem okul, hem de ibadethane olarak kullanılmaktadır. Mescidin imamı aynı zamanda, okulun da öğretmenidir. Her gün namaz vakti gelince, sıralar bir kenara çekilmekte, namaz kılındıktan sonra tekrar yerlerine konulmaktadır.
Köyde bir adet vardır; yatsı namazı kılındıktan sonra cemaat dağılmaz. Önceden kendilerine verilen, sure ve dua ezber ödevini, hocaya dinletmek üzere herkes çepeçevre mescid duvarına yaslanır ve okuma sırasının kendilerine gelmesini beklerler. Hoca Efendi, her gün, herkesin seviyesine uygun olarak, namaz sureleri ve dualarını ezber ödevi ve düzgünce ezberini okumayı başaranlara, ertesi gün için yeni bir ezber ödevi vermektedir.
Ancak; kişilerin ezber yetenekleri farklı farklı olduğundan, kimileri bir kere okumakla diğer ezbere geçerken, az sayıda bazıları da takılıp kalmaktadır. Nazlı Sait’in arkadaşı Hasan da bunlardan biridir. Bazı sureleri birkaç kere tekrardan sonra zorlukla geçebilmiş, fakat, Kunut Dualarına gelince takılıp kalmıştır. Hoca hergün, bir ertesi gün için, tekrar tekrar Kunut Dualarını ezber ödevi vermekte fakat, Hasan bir türlü geçememektedir.
Nazlı Sait, diğer mescit cemaatiyle birlikte, Hocası tarafından da, ara sıra yaptığı muzipliklerle tanınmaktadır.
O sıralarda her iki arkadaş da, 15-16 yaşlarında bulunmaktadırlar.
Bir gün Nazlı Sait’in muzipliği tutar ve arkadaşı Hasan’a bir teklifte bulunur. Ve :
-Bak Hasan ! Bu iş böyle olmaz. Ben sana bir şey öğreteceğim, onu sen okuyacaksın ve Kunut Dualarını anında geçeceksin. Der ve arkadaşı Hasan da :
-Tamam, der ve anlaşırlar.
Okuma sırası gelen Hasan, Hocanın önüne diz çöker ve kendisine öğretileni tekrar eder :
-ALLAHÜMME MİN-EN NAR, DURNADERE’NİN ÖTE YÜZÜ SİN-EN NAR.
Diğer cemaat gibi Hoca Efendi de bu okuyuşa şaşırır ve hemen yanı başında bulunan köyün eşrafından Salih Ağa’yla birbirlerine bakışırlar ve :
-Yahu Salih Ağa, Allahümme min-en nar’ı bildikte , yalnız şu, sin-en nar neresi sen bilebildin mi ? Diye sorar.
Hoca, bu muzipliği yapan kişinin Nazlı Sait olduğunu tahmin etmekte gecikmemiştir. Gözü, mescit kapısının hemen yanında, eli tetikte, kaçmaya hazır vaziyette bekleyen Nazlı Sait’e takılır ve dik dik bakar. Şüpheli yakalanmıştır. Nazlı Sait kapıdan fırlar, arkasına bile bakmadan süratle oradan kaçar ve gecenin karanlığında evine doğru kaybolur gider…
Muttalip USLU
ANTALYA