HUTBE (*)
3
TAYYARE CEM'İYYETİ'NE YARDIM
Ey cemaat-i müslimin ! Pek a'la bilirsiniz ki : Cihanda düşmansız insan olmaz.Kurd, kuş uyur; su uyur; düşman uyumaz.Düşman didikden sonra bunun büyüğü küçüğü de olmaz.Azdır, çokdur diye ayırd itmeğe de gelmez.Adamın dostu bin olsa yine azdır.Lakin düşmanı biricik dahi olsa yine çokdur.Düşman karınca dahi olacak olsa yine insanın kendini merd-ane tutması gerekdir.İşte bunun içün Hakk- Teala Hazretleri (**)"واعدوالهم مااستطعتم من قوة" buyurmuşdur.İcabında her dürlü çarpışmak içün düşmanlara kuvvet hazırlamamızı emr itmişdir.Onları sındırmak, onların gözlerini yıldırmak içün her suretle kuvvetli olmamızı, her yüzden yana hazır bulunmamızı tenbih buyurmuşdur.Hem de nasıl hazırlanmak, nasıl kuvvet hazırlamak ? "مااستطعتم" ya'ni gücünüz yetdiği kadar...Öyle parmak ucuyla, yalan-yanlış değil, elimizden geldiği kadar çalışub çabalayacağız, gizli aşikar, bildiğimiz bilmediğimiz düşmanlara karşı hazır ve kuvvetli bulunacağız.Dikkat idiyor musunuz ey müslümanlar ! Allah Teala Hazretleri bize düşmana karşı hazır ve kuvvetli bulunmamızı emr idiyor.Hazırlayacağımız silah ve mühimmatın cins ve nev'ıni ta'yin buyurmuyor.Onun ta'yinini her zamanın hükmüne, ihtiyacına bırakarak yalnız kuvvet hazırlayın diye ferman buyuruyor.Peygamber efendimiz de :
"الاان القوة الرمى الرمى الرمى" buyuruyor.Ya'ni bilmiş olun ki kuvvet ; atmakdır, atmakdır, atmak ! Zaman ne kadar değişirse değişsin , muharebe silahları ne kadar başkalaşırsa başkalaşsın yine düşmana karşı mutlaka bir şey atılacakdır.Amma atılacak şey , değişdikce değişir.O, bir zaman ok olur, cirid olur, sapan taşı olur.Sonra bunların hep hükmü geçüb başka dürlü silahlar çıkar.Kurşun atılır,gülle atılır,şarapnel atılır,torpil atılır,bomba atılır,boğucu gazlar atılır.Lakin ne de olsa yine ,atmakdır.Yine uzakdan te'sir yapmakdır.
İşte peygamber efendimiz kuvveti böyle tefsir buyuruyor.Kuvvet denilen şey'in en ehemmiyetli silah olduğunu güzelce bildiriyor.Amma silahdan başka muharebeye yarayacak hadsiz hesabsız şeyler de vardır ki onlar da Allah'ın buyurduğu kuvvetin içindedir.Onları da vaktiyle hazırlamak boynumuza borcdur.Fabrikalardan, tersanelerden tutun da na'l mıhına varıncaya kadar askerliğe yarayacak ne varsa hepsi de Allah'ın bu kuvvet kaydı altına girer.Biz bunların hiç birini ihmal idemeyiz.İdecek olursak mutlaka acısını çekeriz,cezasını görürüz.Şunu da bilmiş olalım ki ey müslümanlar ! Her zamanın kendine göre bir hükmü,kendine göre bir icabı,bir icadı vardır.Dünya durmaz döner ,değişir.Her şey cihanda git-gide başkalaşır.Bugün çok işe yarayan şeyler yarın i'tibardan düşer.Dün hiç hatır ve hayale gelmedik şeyler bugün i'tibar bulur.Şimdi bakın tayyare dinilen icad az zamanda çok rağbet gördü.Gittikce ileriledi.Gün geçdikce mükemmelleşdi.Nihayet her şeyden baskın çıkdı.Her dürlü silahlardan,her dürlü icadlardan üstün geldi.Eski hesabları karışdırdı.Muharebe usullerini değişdirdi.Artık bütün milletler bunu kapışıyorlar.Bu uğurda virilen emeklerin,idilen masrafların hadd ve hesabı yokdur.Bizim hükumetimiz de bu tayyare işine çok ehemmiyet viriyor.Bunun içün ne yapmak mümkün ise yapıyor,asla kusur itmiyor.Lakin gayet ince ,gayet zor olan bu tayyare işi pek çok paraya,pek çok himmete muhtacdır.Böyle şeyler az para ile olamaz.Böyle bu kadar ehemmiyetli işlere karşı millet de yabancı kalamaz.O da haline göre i'aneler virerek kırar,sarar,bulur buluşdurur.Böylelikle hükumetin işini kolaylaşdırır.İşte Allah'ın emrine göre gizli-aşikar düşmanlara karşı bizim hazırlayabileceğimiz kuvvetin en ehemmiyetlisi bugün tayyaredir,tayyarecilikdir.Bu uğurda meydana atılan Tayyare Cem'iyyetimize yardım itmek boynumuza borcdur.
Bunun içün ey müslümanlar ! Sakın bu işe ehemmiyet virmemezlik itmeyin.Halinize göre paranızı pulunuzu sakın bu uğurda esirgemeyin.Sade toptan bir şey virmekle de kalmayın.Aydan aya yahud yıldan yıla az-çok mutlaka bir şey virin.Böylelikle tayyareciliğimizin ilerilemesine sebeb olun.Bu suretle bizim de bir çok tayyare filolarımız olsun.Bizim de gök yüzünde çarpışacak kahramanlarımız bulunsun.O zaman hiç kimse bize fena gözle bakamaz.Bizim içün fena bir fikirde bulunamaz.İşte insan böylelikle rahat olur.Böylelikle millet,memleket selamet bulur.Yoksa adamın ne dünyası dünya,ne de ahireti ahiret olur.
(*) Bu hutbe metni, Diyanet İşleri Reisliği tarafından tertip edilerek, İstanbul Evkaf Matbaasında 1928-1346 yılında basılan "Türkçe Hutbe" kitabının ikinci baskısının 18,19,20,21,22,23. sayfalarından alındı.Kitapta,değişik konularda kaleme alınmış, toplam 51 hutbe mevcut olup yukarıdaki hutbe bunların üçüncüsüdür.
(**) Enfal Suresi 60. Ayet
AÇIKLAMA :
Zamanın Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi (d. 1860 Ankara-ö. 1941 Ankara) (Reislik dönemi :1924-1941) tarafından hazırlanan "Türkçe Hutbe" kitabının birinci baskı tarihi 1927'dir.Yukarıdaki hutbe, adı geçen kitabın 1928 yılındaki ikinci baskısından alındı.
Kitabın neşredildiği tarih; İstiklal Harbimizden dörtbuçuk yıl,Cumhuriyetin ilanından dört yıl,hutbeye konu olan, bugün herkesçe Türk Hava Kurumu olarak bilinen, kamu yararına çalışan (!) derneğin, o zamanki adı olan Tayyare Cemiyetinin kuruluşunun, iki yıl gibi kısa bir zaman sonrasına denk gelmektedir.Yani, şanlı milletimizin yokoluşun eşiğinden döndüğü tarihten kısa bir zaman sonra...Yani, büyük milletimizin imandan başka elinde avucunda her hangi bir maddi gücünün,sermayesinin kalmadığı ve adeta sıfırdan başladığı zor yıllara denk gelmektedir.Son Türk Cumhuriyetinin ilel-ebed payidar olması,büyük Türk Milletinin bekası için en temel,en acil,en hayati milli kurum ve kuruluşların -haşa,binlerce kere haşa ama- adeta yoktan oluşturulduğu zor yıllar...
Alıntının asıl sebebi; o yıllarda,o şartlarda samimi niyetlerle kurulan Tayyare Cemiyetinin, yani bugünkü adıyla Türk Hava Kurumunun,97 yıl sonra bugün acınacak hal-i perişanına okuyucunun dikkatini çekmektir.Yıllardan beri THK'da; günyüzüne çıkan yolsuzluk,zimmet gibi iddialardan başka, kurumun uçaklarını aile gezileri için kullanan üst düzey yöneticilerin davalara konu olduğunu ve mahkumiyetle sonuçlandığını, yazılı ve görsel medyadan okuyup bilmeyen,duymayan,konudan haberdar olmayan kimse yok gibidir.Bildiğim kadarıyla da şu günlerde, kayyum tarafından yönetiliyor. Geçmişte, zaman zaman kurban derisi toplama yetkisi, hükümet kararlarıyle THK'na verildi.THK hakkında kurban derileriyle ilgili dedi-kodular, neredeyse 60-70 sene öncesine kadar uzanıyor.Türk Milletinin yüksek duygu ve amaçlarla yaptığı bağışların; THK'daki kötü niyetli kişilerce nasıl çar-çur edildiği, yıllardanberi konuşuluyor.Kurumun, kuruluşta belirlenen amaçlarına neden ulaşamadığı böylelikle daha iyi anlaşılmış oluyor.Ve, Türk Havacılığının her türlü denetimden yoksun,kurumu özel çiftliği gibi gören vicdan ve insaf yoksunu kötü niyetli kişilerin yönettiği, bir derneğe emanet edilemeyecek kadar milli ve ciddi bir iş olduğu da anlaşılmış oluyor...Şimdi insan düşünmeden edemiyor.Merhum Börekçi, bugün sağ olsaydı aynı hutbenin halktan THK'na yardım talep eden kısmının altına imza atabilir miydi ?(M.Uslu)
İKİ YAŞANMIŞ GERÇEK,İKİ ANEKDOT
ANEKDOT 1 : Bu Kurban Bayramı'ndan bir kaç gün önce, köyümüzde, 1970 öncesinde Antalya İmam-Hatip Okulu'ndan mezun olmuş bir büyüğümü ziyaret ettim.Değişik konulardaki sohbetimiz arasında laf dönüp-dolaşıp -Kurban Bayramı'na az bir zaman kaldığı için- geçmişte kurban derilerinin serencamına geldi.İmam-Hatip Okulu'nun lise kısmında okurken, Milli Güvenlik Bilgisi hocasının öğrencilere bir tenbihinden bahsetti.O ve sonraki yıllarda bizim de 1970'lerde lisede okuduğumuz, lise ve dengi okullarda okutulan ve "Askerlik Dersi" dediğimiz Milli Güvenlik Bilgisi dersi -halen bu ders müfredat proğramlarında var mı bilmiyorum- vardı.Bu derse Yüzbaşı,Binbaşı,Yarbay,Albay gibi rütbelerdeki subaylar resmi üniformalarıyla girerlerdi. Bir gün Kurban Bayramı'na az bir zaman kala bu büyüğümün de içinde bulunduğu sınıfta, Milli Güvenlik Bilgisi hocası Binbaşı : "Çocuklar ! Kurban derilerinizi THK'na vermeyin.Verdiğiniz derilerin ancak % 10'u kuruma ulaşıyor" demiş....
ANEKDOT 2 : 1994 yılında, Kurban Bayramı'na kısa bir zaman kala, Antalya'da, tanıdığım bir mahalle muhtarı bana da kurban derisi toplamakla ilgili bir teklifte bulundu.Bu işi yapabileceğim taktirde THK'na deri toplayabilmek için yetki belgesi verebileceğinden bahsetti.Muhtar: "Şayet bu işi yapabilirsen; topladığın derilerin yarısı senin olsun" demişti...Nasıl hoş değil mi ?...Gerçi biraz zahmetli bir iş ama, olsun varsın...Toplanan derilerin yarısının gelirlerinden; nakliye,araç-gereç vs.masraflar düşüldükten sonra hiç de fena kazanç (!) değil...Değil mi ?...
Muttalip USLU
ANTALYA