İslamda*tarikat*, yüce dinimizi hassasiyeti ile yaşamanın inca yoludur.
Bu nezih yaşam tarzına yol anlamına gelen TARİKAT denilmesinin manası da budur.
Gerçek böyle iken; bu “kutsal yaşam tarzı tarikat*, bazı uyanık çevrelerin dini meşrebi, biraz daha ötesinde mezhebi hâline getirilmektedir :
Belirlediği zikir erkânı ve sohbet âdâbı ile tarikatın ilk kurucusu büyüğünün sohbetlerinde üzerine oturduğu, saf tüylü deriden mamül mütevazi POSTU, tarikat ıstılahında MAKAM kabul edilmiştir.
Tarikatların genelinde ilk kurucusu hayatta iken bir sorun yoktur.
Ancak sorunlar, kucu şeyhin vefâtından sonra başlamaktadır.
İslamda hilâfet / halifelik (müslümanların din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu üst makam) dahil hiçbir mevki, miras malı gibi babadan oğula, soydan sopa geçmediği halde; tarikatların pek çoğunda bu mevki (POST), kutsal toprak veya öübarel tohum olarak doğumdan veya tohumdan varislerine geçmektedir.
Böyle olunca da insan, ehli olmadığı işi eline-yüzüne bulaştırdığı gibi; bu liyâkatsiz post varisleri de tatikatlerini siyasete bulaştırmaktadırlar. Bu dutumda tarikatlarını, dini mecrasının dışına çıkarıp siyaset sahnesinde ROL almaktadırlar.
Müslümanlarda doğuma veya tohuma KUTSİYET atfetmenin, genetik dini bir hastalık olduğunu düşünüyorum!
Yüce Allah hayat rehberimiz olan (Bakara, 2) kitabı Kur’an-ı Kerim’de, *Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır” (Hucurât, 13) buyuruyor.
Buna rağmen zamanımızın birçok tarikat mebsubu, ÜSTÜNLÜĞÜ soyda-sopta düşünmektedir.
Yüce Allah’ın bu ilahi hükmüne göre üstünlük takvadadır. Takva ise bu konuda “dini liyâkat” demektir.
Bu durumda nlaşılıyor ki, müslümanın basiret gözü kör olursa, Kur’an’da yazılı olanı değil, kulağına okunanı doğru kabul ediyor !
14.05.2025
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü