Yüce Allah, hayat rehberimiz olan kitabı Kur’an-ı Kerim’de edeb ve haya timsali olarak övdüğü Lokman Hekim’in oğluna verdiği nasihatleri arasında şöyle öğütlediğini haber eriyor:
*Yavrucuğum! Namazını özenle kıl, iyi olanı destekle, kötü olana karşı dur; başına gelene de sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren turarlı işlerdendir.
Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiçbir kimseyi sevmez.
Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşek sesidir” (Lokman,17-19) buyuruyor.
Bu ilahi âdâba göre şekillenen örfümüzde muhatabımızla konuşurken burnumuzu karıştırmak, esnemek, bacak bacak üstüne atmak… gibi ciddiyetsiz (lâübâli) hareketlerde bulunmak âdâba aykırı olduğu gibi; muhatabımız karşısında saçımızı-başımızı, kılık ve kıyafetimizi düzeltmeye kalkışmak da saygısızlık sayılır. Bu gibi hazırlıklar önceden yapılmalı ve muhatap karşısına derli-toplu çıkılmalır.
Bir de uzun saçlı ve açık başlı hanımların muhâtapları karşısında saçlarını bir marifetmiş gibi ikiye bölerek öne ve arkaya salıvermek veya göğüslerine yaymak şeklinde CİLVELİ hareketlerde bulunmaları; hele de bunları televizyon yayınlarında sergilemeleri seyircilere de saygısızlıktır; kendilerini de kıymetten düşürnektir.
Her canlının kendine göre fiziki bir özelliği ve güzelliği vardır. Yüce Allah’ın verdiği bu özellikleri, kendi çabamızla kazanmadığımız için övünmeye hakkımız olan mahretler değildir. Dış görünüşünde hayvan kılıyla, insan aklıyla sevilir.
Kendini mahareti ile tanıtmak yerine kılık ve kıyafeti ile ilgi çekmeye çalışmak, akıl fukaralığıdır.
Bilinmelidir ki, televizyon ekranları tuvalet aynası değildir !..
02.08.2025
Kemal CENGİZ
Emekli Müftü