İki arkadaş kahvede oturmuş, sohbet ediyorlar. Her zamanki gibi konu dönüp dolaşıp güncel meselelere geliyor: siyaset, spor, dünya gündemi… Olaylara yukarıdan bakıyor, eleştirileri sıralıyorlar. Hep başkalarının hataları konuşuluyor. "Şu siyasetçi böyle konuşmasaydı", "Bu adam şöyle yanlış yaptı", "İsrail zavallı Filistinlileri katlediyor ama Müslümanlar neden hiçbir şey yapmıyor?" gibi cümlelerle mangalda kül bırakmıyorlar.
Sanki oturdukları yerden dünyayı değiştirecekler… Bu tabloya hepimiz az çok aşinayız. Bir araya geldiğimizde sohbet genelde başkalarının yanlışlarına, kusurlarına odaklanıyor. "Biz olsak şöyle yapardık, böyle konuşurduk…" diyoruz. Herkes yanlış, her şey kötü. Sanki bir tek biz doğruyuz.
Kendi çocuğumuz akıllı, zeki ama başkalarının çocukları, özellikle de gençler; saygısız, dinden uzak, ilimden habersiz, nereye gittiğini bilmeyen bir kuşak olarak görülüyor. Topluma dair bakışımız da hep karanlık, hep umutsuz.
Sizce bunlar doğru mu veya ne kadarı doğru?
Olayları değerlendirirken bakış açımız çok önemlidir. Olaylar hakkındaki bilgi birikimimiz, duygularımız, tecrübelerimiz bize fikir ve yön verir. İzlenimler kazandırır. Ama olaylara sadece dışarıdan, sadece başkalarının üzerinden bakarsak ne kendimizi ne de hakikati anlayabiliriz.
Şimdi yazının başındaki soruya dönelim: Bakacağız ama nereye ve kime?
Evet, olayları irdeleyeceğiz. Gözlemleyerek, yorumlayacağız ama önce nasıl ve nereye bakmalıyız?
Bize sorulsa "İlk emir nedir?" hiç istinasız “İkra” deriz. Yani "Oku!" Peki Cenab-ı Allah bu emriyle tüm insanlara ne kastediyor?
Burada Allah, Peygamberimize önce peygamberliğini ilan etmiyor, önce “Oku!” diyor. Yani önce öğren. Peki neyi? Ayetin devamında cevap veriliyor: “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” Yani ilmi, bilgiyi ne olursa olsun –ister dünya bilgisi ister ahiret bilgisi– Allah için öğren. O’nun rızasını kazanmak, emirlerine uymak için öğren.
Bu da demek oluyor ki önce doğruyu-yanlışı öğrenmeli, Kur’an ahlakını, Peygamberimizin güzel ahlakını kendimize rehber edinmeliyiz.
Yunus Emre’nin dediği gibi:
"İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsen,
Bu nice okumaktır?"
Yani önce kendimizi tanımamız gerekiyor. Karakterimizi, halimizi, tavrımızı, günahlarımızı, sevaplarımızı, niyetlerimizi… Önce kendimize ayna tutmalıyız. Kendi muhasebemizi ve oto kontrolü yapmadan başkalarını eleştirmek kolay hatalı bir davranıştır. Kendimizi bilelim önce kendimizi sonra başkalarını eleştirelim.
Cenab-ı Allah bize “İkra” derken aslında şunu söylüyor:
Önce fert olarak öğren. Öğrendiğini yaşa. Hayata bak. Olayları değerlendir. Ama en önemlisi, önce kendine bak. Kendini bil.
Yani başkalarını yargılamadan önce:
"Ben bu olay karşısında ne yaptım?"
"Ben ne kadar doğrudayım?"
"Ben ne kadar İslam’ı yaşıyorum?" diye sormalıyız kendimize.
İşte o zaman bakışımız değişir. O zaman daha umutlu, daha yapıcı, daha adaletli oluruz. O zaman hem dünyayı hem ahireti kazanabiliriz. Hem kendimizi hem de dünyayı değiştirebiliriz.