İnsan, dünya yolculuğunda bir misafirdir. Varlığını Allah’ın muradı doğrultusunda anlamlandırmaya çalışırken, nimetlerle ve zorluklarla sürekli sınanır. Bu yolculuk yalnızca bedenin değil, aynı zamanda ruhun ve iradenin imtihanıdır. İmtihanın tam ortasında ise Allah’ın koyduğu kesin emirler ve zaruret hallerinde verilen kolaylıklar vardır.
İslam hukukunda bu iki kavram “azîmet” ve “ruhsat” olarak bilinir. Azîmet, kulluğun şerefini taşımaktır; ruhsat ise Rabbin merhametine sığınmaktır. Azîmet, takva yolunda sebat etmek; ruhsat, zor zamanlarda Allah’ın açtığı rahmet kapısından içeri girmektir.
Zaruret ve Kolaylık: Merhametin Hududu
Allah insanı acz ile yaratmıştır. Hayatta çaresizliklerle karşılaşmak insana yazılmış bir kaderdir. İşte tam bu anlarda din, kapılar aralar. Mecelle’de denildiği gibi:
“Zaruretten dolayı mubah olan, zaruret miktarınca tayin olunur.”
Yani din, insanı hayatın dışına itmez; aksine, hayatı koruyarak kulluğu sürdürmesini ister. Çünkü hayat varsa secde vardır, istiğfar vardır, tevbe vardır.
Ama unutulmamalıdır: Haram olan bir fiil, zaruret sebebiyle işlenebilir hale gelse de, helal olmaz; sadece cezası kalkar. Mesela ölüm tehdidi altında imanını gizleyen kişi, kalbi imanla doluysa sorumlu tutulmaz; fakat küfür sözünün haramlığı ortadan kalkmaz. Ruhsat, haramı helal kılmaz; sadece cezanın düşmesine vesile olur.
Azîmetin Şerefi: Kararlılık Yolunda Yücelmek
İnsanın bir seçeneği daha vardır: Kolaylığa sığınmak yerine asıl emri göğüslemek… Yani nefse, korkuya, dünyevî endişelere rağmen Allah’a bağlı kalmak. İşte bu, imanın yüceliğini fiil hâline dönüştürmektir.
Bedir Ashabı, ateşe atılan Ashab-ı Uhdûd, Ammar bin Yasir’in annesi Sümeyye… Hepsi bu yüce yolun yıldızlarıdır.
Kolaylığın Gerçeği: İnsan Zaafıyla Yüzleşmek
Ruhsat, dinin rahmet yüzüdür. Fakat aynı zamanda insanın acziyetini hatırlatan bir aynadır. Azîmet, Allah’a tam teslimiyetin göstergesi iken; ruhsat, insanın çaresizliğinden doğar.
Şatibî, el-Muvafakat’ta zaruret hallerinde ruhsatların dinin maksatlarını korumak için hatta mezheplerin zayıf görüşleriyle bile desteklenebileceğini söyler. Çünkü amaç, insanı imandan ve kulluktan koparmamaktır.
Denge: Medeniyetin Temeli
Bir toplum ruhsatlarla ayakta kalır; fakat azîmetle yücelir. Ruhsat, zorluklara karşı korunma refleksidir; azîmet ise medeniyetin şahlanışıdır. Ruhsatla hayatta kalınır; izzet azîmettedir.
Ama eğer bir toplum ruhsatları hayat tarzı hâline getirirse, uzun vadede çözülmeye mahkûm olur. Çünkü ruhsat, irade zayıflığının sürekli sığınağı haline gelirse, iman gücünü kaybeder.
İnsan ve Kulluk İkilemi
Asıl emir ile kolaylık arasında tercih yapmak, aslında insanın Allah’a nasıl yöneldiğini gösterir. Azîmeti seçen kul, Allah’a “Sana güveniyorum” der; ruhsata sığınan kul ise “Ben acizim, Sen merhametlisin” der. İkisi de meşrudur. Ama biri velilik kapısına, diğeri sıradan kulluğa çıkar.
Bugün Müslümanlar olarak zaruret hallerinde kolaylıklardan faydalanabiliriz. Fakat hedefimiz, azîmet ahlakını kuşanmak olmalıdır. Çünkü dünya bir imtihan yurdudur. Kulluğun izzeti, nefsin arzularını değil, Allah’ın rızasını merkeze almakla mümkündür.
Azîmet insanı yüceltir; ruhsat insanı hayatta tutar.
Hayat ile şeref arasında yol alan bizler için bu iki kavram, hakikatin iki yüzüdür.