Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi dönüm noktaları da vardır. Tarihin, medeniyetlerin, insanların kısacası var olan her şeyin yeni yeniden başlangıçların, zaferlerin ilk tohumlarının atıldığı, dünya tarihine not düşülecek zaman dilimleri ve olaylar vardır. Onlar insanlık için bir dönüm noktasıdır.
Elbette İslam medeniyetinin de bir başlangıcı ve zafere atılan ilk adımı, dönüm noktası olacaktır. Başlangıcı ilk ayetle gelen “Oku!” emri. Dönüm noktası ise Hicrettir.
Hicret deyince aklımıza Peygamber Efendimizin (SAS) Mekke'den Medine'ye yolculuğu, taşınması, yerleşmek üzere Medine varması gelmektedir. Şuna dikkatinizi çekmek isterim ki, hicret gerçek manada her şeyimizden mallarımızı, ümitlerimizi, hayallerimizi, umutlarımızı, eşlerimizi, dostlarımızı, hasılı sahip olduğumuz her şeyi inancımız, davamız uğruna memleketimizi terk edip başka bir yerlere gitmektir yani büyük bir fedakarlıktır.
Bu sebeple bir Müslüman için hicret, sadece bir yer değişikliği değil, aynı zamanda inancı uğruna her şeyini feda edebilecek bir adanmışlıktır. Peygamber Efendimizin (SAS) Mekke’den Medine’ye hicreti, işte bu ruhun en büyük örneğidir. Hicret, malı mülkü, dostu akrabayı, hayalleri ve umutları geride bırakıp, Allah’ın rızasına ve İslam’ın daha iyi yaşanacağı bir hayata yönelmektir.
İslam, hicretle nefes almıştır. Hicretle dirilmiş, hicretle dünyaya yayılmıştır. Hepimiz biliyoruz ki Mekke’de Müslümanlara zulmediliyor, İslam'ın yaşanmasına izin verilmiyordu. Mekke'de on üç yıl geçmesine rağmen baskı ve eziyetlerle şehre hapsolan İslam, bir avuç Müslüman olmasına vesile oldu.
Müslümanlar, Medine’ye hicret ettiklerinde hemen rahata kavuştukları zannedilmesin. Çünkü, Peygamberimiz ve ashabı Medine’ye hicret ettiklerinde sadece elbiseleriyle yola çıkmışlardı. Tüm mallarını, sevdiklerini ve umutlarını Mekke’de bırakmışlardı. Bu durum, sosyal açıdan Medine için ağır bir yük olsa da iman gücüyle, kardeşlik ruhuyla tüm zorluklar aşıldı. Hicretten sadece sekiz yıl sonra Mekke fethedildi. Bu zaferin temelinde hicretin fedakârlık, sabır ve imanı vardı.
Hicret, sadece fiziki bir göç değildir. Nefsimizi kötülükten iyiliğe, günahlardan sevaplara yönlendirmektir. Düşüncelerimizi, alışkanlıklarımızı, kalbimizi güzel olana taşımaktır. Hepimiz Peygamberimizin niyet hadisini biliyoruz "Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah'a ve Resulü için ise, onun hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadın için ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir." (Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1, (I, 2)) burada hicretten, fedakârlık, gaye, amaç ve inanç kastedilmektedir.
Günümüzde tabii ki hicretin şekli değişecektir. Artık bir şehirden başka bir şehre göç etmekten öte, bağımlılıklarımızdan kurtulmak da bir hicrettir. Sosyal medya, bilgisayar oyunları, diziler… Bizi İslam’dan uzaklaştıran her şeyden uzaklaşıp Allah’a yaklaştıran her şeye yönelmek, çağımızın hicretidir.
Aynı zamanda hicret, zalimlere karşı bir duruştur. Bugün, özellikle İsrail ve onun destekçilerine karşı bir boykot bilinciyle hareket etmek de hicrettir.
Evet, bugün hicri yılbaşımızdır. Yeni bir hicri yıla girerken; zulmün arttığı, danışıklı dövüşmeler ve içten pazarlıklarla Müslümanların yok edildiği hatta birbirinden koparıldığı bir dönemdeyiz.
Bu yeni yıl; dualarımızla, ibadetlerimizle, tavırlarımızla, birlik ve beraberliğimizle bir hicret dirilişine vesile olsun.
Yeni hicri yılımız mübarek olsun.