2. BÖLÜM
AMERİKA
Ukrayna’yı savaşın içine iten Amerika başından beri, Ukrayna’yı askeri ve mali olarak destekledi. Amerika’nın organizasyonuyla, Ukrayna’nın acil silah ihtiyacının karşılanabilmesi için, eski Doğu Bloğu ülkeler ellerindeki Rus menşeli silahları Ukrayna’ya verdiler. Amerika da bu ülkelere elindeki eski teknoloji silahları verdi. Böylece Ukrayna savunması desteklenirken, Amerika eski Doğu Bloğu ülkelerine muazzam miktarda silah satmış oldu.
Avrupa Birliği ülkelerinden ambargo kapsamında Rusya’dan petrol ve gaz alımını durdurmalarını isteyen Amerika Avrupa’ya gemilerle taşıdığı büyük miktarlarda LNG’yi sattı.
Savaş gerçeğiyle yüz yüze kalarak panikleyen Avrupa’ya NATO nezdinde savunma harcamalarını artırmalarını kabul ettirerek, NATO’daki mali ve askeri yüklerini hafifletmiş oldu.
Amerika’nın en önemli ve stratejik kazanımlarından biri de Ukrayna için harcadığı paranın çok üstünde bir bedel oluşturan Ukrayna’nın nadir minerallerini ele geçirmesi oldu. Bu konuda yapılan anlaşmayla Ukrayna Amerika’nın modern sömürgesi haline geldi.
Amerikan Politikasında Kırılma
Trump Amerika’sı savunmada Avrupa’yı yüzüstü bıraktı. Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırmamaları halinde, onları savunmayacağı hatta NATO’dan çıkabileceğini bildirdi.
Bu durum gerçekten Amerikan politikalarında bir kırılmayı, bir dönüm noktasını ifade ediyor. Zira iki kutuplu dönemde ABD ve Rusya, devletleri kendi bloklarına çekebilmek ve yanlarında tutabilmek adına daha çok askeri, mali olmak üzere pek çok açıdan bu devletleri destekleyerek, bu uğurda ciddi külfete katlanmak zorunda kalmışlardır. Yani bir blok karşı bloğun yayılmaması ve kendi bloğunun güçlü olması için, ulufe dağıtmak ve fedakarlık yapmak zorunda kalmıştır.
Şimdi Trump bu durumu değiştirecek manada söylem ve eylemlerde bulunuyor. Avrupa’yı savunmayacağız demek, aynı zamanda Avrupa’yı serbest bırakmak ve kaybetmeyi göze almak demektir. NATO’dan çıkacağız demek, nüfuz alanlarını askeri güç kullanarak elde etmek veya korumaktan vazgeçmek demektir. Kısaca Trump, Amerikan ekonomisini, nüfuz mücadelesine kurban etmeyi istemiyor.
RUSYA
Rusya Amerika’nın NATO eliyle kendisini kuşatma hamlesine, güç kullanarak karşılık verdi. Gürcistan’la savaştı, Kırım’ı ilhak etti ve son olarak Ukrayna’yı işgal etti.
Esasen Rusya bu savaşta, ekonomisi ve askeri yapısı yıpransa da karlı çıkan, kazanan taraf olmuştur. Öncelikle yayılmacı şekilde sınırlarını genişleterek, ciddi toprak kazanımları elde etti. Böylece, Batının hamlesini fırsata çevirerek, kuşatılma riskinden genişleyerek kurtulmuş oldu.
Öte yandan Rusya, NATO’ya karşı sınır hattını, kendi sınırından uzaklaştırarak, Ukrayna topraklarına çekti. NATO’nun genişlemesini Avrupa’da durdurmuş oldu.
UKRAYNA
Ukrayna savaşın en büyük kaybedeni, küresel siyasetin kurbanı olmuştur. Özellikle ülke savunmasında kendi öz varlıklarına değil başka ülkelere güvenmenin en acı ve yıkıcı sonucunu yaşamaktadır.
ABD ve Rusya’nın güya savaşı bitirmek için yaptıkları görüşmelerde Ukrayna masada yok, çünkü bizatihi menüde yer alıyor.
AVRUPA
AB’nin Rusya’ya kurmaya çalıştığı tuzak elinde patladı. Rusya Avrupa içlerine doğru korkutucu bir hamleyle ilerleme başlattı. Bu durum Avrupa’nın güvenlik kaygılarını hat safhaya çıkardı. Rusya’yı kuşatmak ve zayıflatmak isteyen Avrupa, Rus işgalinin korkulu rüyasını yaşamaya başladı.
Öte yandan Avrupa’nın savunmada ne kadar yetersiz ve Amerika’ya bağımlı olduğu ortaya çıktı. Savunmasının Amerika’nın insafında olduğunu yaşayarak gören Avrupa ise bu durumu değiştirmek için silahlanma projesi başlattı. 2030’a kadar 800 milyar Euro harcamayla savunmasını güçlendirmeye çalışacak. Bu arada Türkiye gibi ülkelerden de silah ve savunma sistemleri tedariki için kapı açılmış oldu. Şimdiden İtalya, ispanya, Portekiz gibi ülkeler, Türk savunma sanayi ürünlerini satın almak için görüşmelere başlamış durumdalar.
ÇİN
Çin olabildiğince gelişmelerin dışında kalmaya çalışıyor, askeri güç kullanarak ya da Amerika’yla nüfuz mücadelesine girerek yıpranmak istemiyor. Ekonomik büyüme ve kalkınmasını hızla sürdürmeye odaklanmış durumda. Bu arada kendi bölgesinde hegemonik hamlelerini aralıksız sürdürüyor.
TÜRKİYE
Türkiye’nin savaşın başından beri aldığı pozisyon -pek çok mecrada yanlış değerlendirildiği şekliyle- tarafsızlık değildir.
Türkiye Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini, ülkenin işgalini ve kırımın ilhakını kabul etmediğini baştan bu yana ilan etmiş ve savaş süresince Ukrayna’ya başta siha olmak üzere istediği savunma silahlarını vermekten geri durmamıştır.
Öte yandan Türkiye Rusya’ya uygulanan uluslararası ambargoya da katılmayarak kendine has duruşunu ihdas etmiştir.
Esasen Türkiye Rusya’nın Ukrayna’ya olan saldırılarını haksız olarak nitelerken, Rusya’ya uygulanan ambargoları da yine haksız bulmuş ve katılmamıştır. Türkiye’nin asıl karşı olduğu şey her düzeydeki haksızlıktır.
Bununla birlikte Türkiye her iki ülkeyle de konuşabilen tek ülke olmuş, bu sayede olası bir tahıl krizini önlemiş, İstanbul ve Antalya’da çok kere barış masası kurabilmiş bir ülkedir.
Tüm bunlar, Türkiye’yi bölgede istikrarlı ve güven duyulan bir ülke konumuna getirmiş ve bölgesel bir aktör olarak ön plana çıkarmıştır.
------------- 2. BÖLÜMÜN SONU ---------------